5 Mart 2010 Cuma

Biz, Avrupa Solu Atina’da 28-30 Ekim 2005 tarihleri arasında toplandık. Avrupa’nın içerisinde bulunduğu krizin sınır tanımadığını fakat bu krizin sorumluları olduğunu biliyoruz. Bu sorumlular Brüksel ve ulusal hükümetler tarafından kararlaştırılan neoliberal tercihlerdir. Yıllar boyu gerçekleştirilen bu tercihler bugün karşı karşıya bulunduğumuz sonuçları yaratmıştır.


* Bu politikaların kurbanı olanlar aynı zamanda alternatif çözümler bulmak için mücadelede ediyorlar. Avrupa barış, demokrasi, toplumsal ve insan haklarına tam saygı temelinde yeniden inşa edilmelidir. Sorumluluğumuz ve ümidimiz budur. Avrupa yurttaşları kendi kaderlerini kendi ellerine almalıdırlar.

Bu dayanışma hareketi ve çağrısı aynı zamanda bugüne kadar benimsenen politikaları değiştirmek ve öncelikleri tersyüz etmek için mücadele eden sol politik güçler ve hareketlerin bir araya gelmesine yönelik bir davettir. Avrupa Solu ve üye partileri toplumsal hareketler, sendikalar ve sol politik güçlerle mümkün olan başka bir Avrupa için mücadele etmeyi taahhüt etmektedirler. Bu çerçevede neo liberalizm ve savaşa karşı Avrupa’daki tüm toplumsal hareketlilikleri ve inisiyatifleri, özellikle de Atina’da gerçekleştirilecek 4. Avrupa Sosyal Forumu’nu destekliyoruz. İşsizlik ve güvencesiz çalışma trajedisini ortadan kaldırmayı taahhüt ediyoruz.

* Toplumsal dışlanmaya karşı mücadele etmeyi ve çalışma ortamını güvencesiz ve belirsiz olmaktan çıkarıp sürekli, onurlu ücretin hakim olduğu bir biçime dönüştürmeye müsaade edecek, yeni iş olanaklarını artıracak ve çalışma saatlerini azaltacak çalışmayı destekleyici programların oluşturulmasını taahhüt ediyoruz. Bundan dolayı biz, Avrupa Solu olarak kendi somut taleplerimizi geliştireceğiz.

* İstihdamın kısılmasıyla mücadele eden her siyaseti destekliyoruz ve aynı zamanda işyerlerinin sözde iflaslarını ve üçüncü ülkelere nakledilmelerini mahkum ediyoruz. Kamusal emeklilik ve hayat boyu eğitim dahi olmak üzere sosyal devleti korumanın ve yeniden inşa etmenin çok önemli olduğuna inanıyoruz.

Yeni bir üretim, bölüşüm ve tüketim modeli talep ediyoruz. Bolkenstein yönergesinin Ticaret ve Hizmetler üzerine Genel Anlaşma’dan (GATS) çıkarılması ve ilga edilmesi için mücadele ediyoruz.

* Avrupa’da işin esnekleştirilmesi ve gelişmiş ülkelerde sosyal damping aynı paranın iki yüzünü oluşturmaktadır. Her ikisi de çokuluslu şirketlere kâr sağlamakta, çalışanlar arasında rekabeti arttırmakta ve özellikle kadınları etkilemektedir. Üretim ve hizmetlerin sağlanmasında yeni bir ilişki yaratmayı istiyorsak, herkes için eşit ücretler ve kadınların çalışma hayatından dışlanmalarını aşmayı arzu ediyorsak belirli bir program oluşturmak gerekmektedir.

İşyerlerinin üçüncü ülkelere nakli yerine çalışma süresi ve koşullarının iyileştirilmesini, üretimde ekolojik önlemlerin tam olarak uygulanmasını ve sosyal yardım ve ücretlerin güçlendirilmesini öneriyoruz.

* Temel koşul daha fazla şeffaflık ile demokrasinin güçlenmesi ve iş yerlerinde işçinin gücünün arttırılmasıdır. Adil bir dünyayı haklara karşı çıkarak değil onları koruyarak varabiliriz. AB’nin ekonomi politikaları ve bütçesinin doğrudan yeni bir yönelime tabi tutulmasında ısrar ediyoruz.

* Demokratik olarak denetlenen bir Avrupa Merkez Bankası, istihdamın yanında finansal piyasaların değil, AB’nin azgelişmiş bölgelerine yönelmiş bir kalkınmanın hizmetinde olmalıdır. Avrupa ölçeğinde sosyal politikaları güçlendirerek İstikrar Paktı'nın sona erdirilmesini talep ediyoruz.

* Yerel, bölgesel, ulusal ve Avrupa ölçeğinde kamu hizmetlerinin güçlendirilmesi gerektiğini öne sürüyoruz.

* Su, enerji,kültür, eğitim ve sağlık sistemi gibi toplumsal malların ticarileşmelerinin önünü açan özelleştirmeler ve neoliberal dayatmalarla karşıyız. Böylesi temel hizmetler kâr tarafından belirlenemez, halkın ihtiyaçlarının ortaya çıkardığı yaşam düzeyi tarafından belirlenir. Terör karşıtı ve polisiye önlemler tarafından belirlenen mevcut göç politikalarına karşı çıkıyoruz.

* Yakın zamandaki Lambentuza, Amsterdam ve Meligia olayları, İtalya ve Yunanistan kıyılarında yüzlerce mültecinin boğulması hadiseleri, mülteci kamplarındaki dayanılmaz koşullar; tüm bunlar Avrupa kalesinin vahşiliğini ve iflasını ortaya koymaktadır.

İnsan onuruna saygıya, eşit iş haklarına Avrupa’daki işçi hareketinin temel taleplerinden biri- dayanacak yeni bir politika tüm göçmenlerin yasallaştırılmaları temelinde inşa edilmeli ve kalkınmanın stratejik

desteklenmesini talep etmektedir.

* Savaşsız bir dünyayı savunuyor ve askerileşmeye ve süper güçlerin savaş politikası mantığına karşı çıkacak barış için bir Avrupa politikası talep ediyoruz. Barışın ilerletilmesi için, Avrupa’nın tüm ülkeleri arasında işbirliği ve dayanışmanın gelişmesi için mücadele ediyoruz. Avrupa’nın BM’nin barışın güvence altına alınması ve dünyanın tüm ülkeleri arasında barışçıl ilişkilerin temini rolünü sorgulatacak bir saldırgan bir ittifaka ihtiyacı yoktur.

* Bütün Avrupa halklarına sesleniyoruz ve tüm Avrupa ülkelerinden NATO askeri mekanizmasından çekilmelerini ve NATO ve ABD askeri üslerinin kapatılmasını istiyoruz. Bugünkü biçimiyle NATO, kabul edilemezdir ve ortadan kaldırılması son derece gereklidir. Barışa dayalı bir Avrupa'da silahsızlanma temel bir konu olmalıdır. Avrupa Solu askeri harcamaların ulusal düzeyde azaltılmasını istemektedir. Avrupa kitle imha silahlarının bulunmadığı bir kıta olmalıdır.

* Tüm Avrupalı ordular Irak’tan hemen çekilmelidir. Barış hareketi etkinliğini sınırlandıramaz. Kamuoyunu Filistin halkı ve İsrailli barış seslerine yönelik dayanışmaya sevk etmek gibi barış hareketinin hedeflerinin tümüne katılıyoruz. Bölgede İsrail-Filistin çatışmasına BM kararlarına dayanan siyasi bir çözüm, bulunmadıkça barışa ulaşılamayacaktır. Bu yol haritası ve aynı zamanda utanç duvarının yıkılması ve işgal güçlerinin çekilmesi çerçevesinde bir Avrupa önceliği haline gelmelidir.

* Siyasi özgürlüklerle toplumsal, demokratik ve işçi haklarına yönelik keyfi saldırılara karşı çıkıyoruz. Hükümetler tarafından kabul edilen akıldışı yasalar uzun yıllar sürmüş demokratik savaşımın ürünü olan bireysel ve kolektif haklara yönelik bir saldırıdır.
Bu tehlikeli eğilimi durdurmak için mücadele edeceğiz, çünkü özgürlük ve demokrasi karşıtı önlemlerle hiçbir türlü güvenlik olamaz.

EVET, AVRUPA’YI DEĞİŞTİREBİLİRİZ

Biz, Avrupa Solu, kendimizi tam anlamıyla bu mücadeleye adıyoruz. Düşümüz barışçıl, sosyalist, ekolojik ve devrimci demokrattır. Düşümüz aynı zamanda feministtir, bugünkü gerçeklikte varolmasa da toplumsal cinsiyet eşitliği ve demokrasi yaşamın tümünde egemen olmalıdır.
Düşümüz kişisel hayat tercihlerinin farklılığını tanımaktadır. Düşümüz enternasyonalisttir ve Avrupa’yı dünyaya açmakta ve kültürel alışverişleri, işbirliğini ve yeni bir dayanışmayı teşvik etmektedir. Düşümüz Akdeniz’in bir barış merkezi olabileceğini savunmaktır.
Değişim bir ihtiyaçtır. Yurttaşlar ve siyasi elitler arasında derin bir uçurum bulunmaktadır. AB Anayasası’na karşı HAYIR’IN zaferi bu karşıtlığın düzeyini göstermektedir. Yurttaşların büyük çoğunluğu Avrupa karşıtı değillerdir. Çoğunluk krizi gündelik hale getiren liberal ve kendini beğenmiş politikalara karşı oy kullanmıştır.
Bugün, Anlaşma siyasetten ölüdür. Avrupa’nın geleceğinin verimli olması için bugüne dair genişletilmiş bir diyalogun zemini budur.

Avrupa’;ya yakışacak bir Avrupa manifestosu veya bir toplumsal ve siyasi haklar şartı için mücadele edecek geniş bir yurttaşlar hareketine katılacağız.

Evet Avrupa’yı değiştirebiliriz!

Avrupa Sol Partisi, Atina

30 Ekim 200

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder