5 Mart 2010 Cuma

Avrupa Sol Partisi Kuruluş Manifestosu

Avrupa yeni bir umut yükseliyor. Yeni bir görüş artan sayıda Avrupalıyı etkiliyor ve onları insanlığı yeni bir toplumsal ve kültürel tuzağa düşürme girişimi olan kapitalist tek yön dayatmasına karşı büyük hareketlere katarak birleştiriyor. İnsanların koşulları, toplumsal konular ve bireyler, güvensizlik, belirsizlik ve kararsızlıkla açıklanıyor. Kapitalist sömürüye karşı yeni bir direniş güçlü bir şekilde ortaya çıkıyor. Kapitalist küreselleşme politikaları tarafından üretilen felaketlerden giderek daha fazla etkilenen kadınların ve erkeklerin yaşamlarını değiştirmek için yeni bir seçenek var.

Dünya çapında yeni iktidar biçimleri ulus devletlerde, ittifak sistemlerinde ve II. Dünya Savaşı sonrası dünya düzeninde krizlere yol açıyor. Bush doktrininde dile getirilen kalıcı savaş teorisi, terörizmin kaynağı olan eşitsizliğin nedenlerini besleyerek büyütüyor ve demokrasinin alanını daraltıyor.

Bizim için Avrupa, uluslararası ilişkiler anlamında, başka bir toplum için verilen mücadelelerin yeniden doğduğu alandır. Barışın tesis edilmesi ve varolan kapitalist toplumun dönüşümü bu girişimin faaliyet alanı olacaktır. Bizler kapitalist ve ataerkil mantığı aşan bir toplum için çabalıyoruz. Amacımız insan özgürlüğü, kadınların ve erkeklerin her türlü baskıdan, sömürüden ve dışlanmadan kurtarılmasıdır.

Bizler, hem ulusal hem de uluslararası anlamda sosyalist, komünist ve emek hareketinin, feminizmin, feminist hareketin ve cinsiyet eşitliğinin, çevreci hareketlerin ve sürdürülebilir kalkınmanın, barışın ve uluslararası dayanışmanın, insan haklarının, insanlığın ve antifaşizmin, ilerici ve özgürlükçü düşüncenin değerlerini ve geleneklerini temel alıyoruz.

Bizler Avrupa’daki Sol’un rolünü ve görevini varolan kapitalist toplumların gerekli dönüşümü için sağlam alternatifler ve öneriler geliştirerek radikal bir politika değişikliği için geniş bir toplumsal ve siyasi ittifak oluşturmaya katkı olarak anlıyoruz. Bu yüzden sorumluluğumuzu ve yapabileceklerimizi, kendi yaşamlarının bir koşulu olarak daha eşit bir toplum için harekete geçen herkese yön göstermek olarak görüyoruz. Bizler sol politikaları dayanışmanın, demokratik, toplumsal ve çevreci alternatiflerin yürütülebilmesine katkı sağlayan bağımsız, kendine güvenen uzun süreli birer siyasi proje olarak oluşturmak istiyoruz.

Bu yüzden, dünyadaki gelişmelerden ayrılmayan geleneksel siyaset seviyeleri olan ulus devletlerin, bölgelerin ve belediyelerin yanı sıra, bütün Avrupa kıtasının olduğu gibi Avrupa Birliği de alternatif siyasetler için artan öneme sahip bir alan haline geliyor.

Bu nedenle “alternatif küreselleşmeci hareketin” dünya çapındaki alanı olarak, geleneksel toplumsal, işçi, feminist, çevreci ve demokratik hareketlerin içinde ve üzerindeki etkisi, karşılıklı işbirliği olarak görüyoruz. Güçlü dünya iktidarlarının “özel alanlarına” karşı olan bütün bu hareketler, barış, demokrasi, toplumsal adalet, özgürlük, cinsiyet eşitliği ve doğaya saygı gibi temel haklarını yeniden kazanmak isteyen değişik özneler tarafından doldurulan “kamu alanları” olarak ortaya çıkıyorlar. Ve Sol bunların bir parçasıdır. Bu, politika değişikliği için yeni bir kaynak sağlıyor.

Değişik Avrupa ülkelerinde olağanüstü kültürel ve siyasi deneyimler ve toplumsal mücadeleler Avrupa sosyal modelinin orijinal karakterini belirledi. Bizler bugün özelde Maastricht Anlaşması politikalarına ve Avrupa Merkez Bankası kararlarına göre belirlenen piyasa değerlerine değil bu siyasal ve kültürel kökenlere bakıyoruz.

Avrupa’da, her birimizin ülkesinde, büyük mücadeleler sonucu elde edilen dayanışmanın ve toplumsal kazanımların altını boşaltan büyük sermaye ve lobilerinin çıkarları doğrultusunda, hükümetler tarafından hayata geçirilen küresel kapitalizmin politikaları sonucu insanlar acı çekiyor. Emeklilik sistemlerine genel bir saldırı var, sosyal güvenlik özelleştiriliyor ve parçalara ayrılıyor, kamu hizmetleri azaltılıyor ve sağlık, eğitim, kültür gibi önemli alanlar ve su ve diğer doğal kaynaklar gibi ortak kullanımlar piyasa kurallarına terk ediliyor, emek pazarı ihmal ediliyor ve kuralsızlaştırılıyor. Sendika karşıtı baskı ve göçün suç olarak kabul edilmesi politikası yükseliyor.

Emekten tüm yaşam çemberine her şey değişiyor. Şu andaki Avrupa da işsizlik,güvensizlik, Balkan savaşlarında, Afganistan’da ve Irak’ta gösterildiği gibi askerileşmenin dışa yönelmesi ve neo-liberal politikalara karşı muhalefet edenlere karşı uygulanan baskıcı ve özgürlüğü kısıtlayıcı yasalar yoluyla askerileşmenin iç yönelmesi giderek büyüyor. Bu süreç toplumun artan sayıda kesiminin siyasete yabancılaşmasını sağlıyor ve yoksullar arasında savaş üretiyor, popülizmi, ırkçılığı ve anti-semitizmi yeniden ortaya çıkarıyor.

Avrupa’da Üçüncü Yol’un sosyal demokrat görüşü başarısız olmuştur çünkü bu gelişmeye karşı durmamış ve alternatif üretmemiş, dolayısıyla ilerletmiştir. Bu durum varolan dünyayı değiştirmek isteyen Sol’a olanaklar yaratıyor ve daha büyük bir sorumluluk yüklüyor. Ancak bizler devrimci bir esinle büyük başarılar elde ettiği gibi büyük yenilgiler ve trajediler de yaşayan güçler gibi 20.Yüzyıl’daki geleneksel yolu izleyemeyiz.

Toplumu değiştirebilmek için eylemlerimizi genişletmemiz gerek. Avrupa’da alternatif, radikal, çevreci ve feminist bir Sol inşa etmek, başlayan yeni çevrime meydan okumaktır. Hareketlerin çoğulcu yapısı bu yeni siyasi güç yoluyla kesişebilir çünkü bizler toplum ve siyaset arasında yeni bir ilişki geliştirmek istiyoruz.

Bizler başka bir Avrupa için proje inşa etmek ve AB’ye yeni bir içerik kazandırmak istiyoruz: ABD hegemonyasından kurtulmuş, dünyanın güneyine açılmış, kapitalizmin sosyal ve siyasal modeline alternatif olan, artan askerileşmeye ve savaşa karşı aktif, çevrenin korunması tarafında olan ve toplumsal ve ekonomik olanlarda dahil insan haklarına saygı duyan bir AB. Bizler Avrupa’da yaşayan herkesin yurttaşlık hakkını savunuyoruz.

Bizler, DTÖ’nün ve IMF’nin anti-demokratik ve neo-liberal politikalarından, yabancı askeri üslerden ve dünyada askeri rekabete ve silahlanma yarışına yol açacak herhangi bir Avrupa ordusu modelinden kurtulmuş bir Avrupa istiyoruz.

Bizler, barışın ve dayanışmanın olduğu, nükleer silahların ve kitle imha silahlarının olmadığı bir Avrupa, savaşı uluslararası çatışmaları çözecek bir araç olarak görmeyen bir Avrupa istiyoruz. Bu özelde BM çözümlerine göre çözülmesi gereken İsrail-Filistin çatışmasını kapsıyor.

Bizler -bu kıtanın sol kanat politik güçleri- değişim için yeni bir gücün yükselmesine yardım etmek istiyoruz.

Bizler –komünist, sosyalist, demokratik, çevreci, feminist esinli,neo-liberalizme karşı ve toplumsal değişimden yana olan partiler ve siyasi örgütler- yeni bir siyasi öznenin doğumunu gerçekleştirmek istiyoruz: Avrupa Sol Partisi (ASP).

Bizler, küreselleşme sorunu, dünya barışı, demokrasi ve sosyal adalet, cinslerin eşitliği, özürlü insanların hayatlarını belirlemesi, sürdürülebilir ve dengeli kalkınma ve kendine özgü kültürel, dinsel, ideolojik tercihler veya cinsel yönelimler gibi yeni terimleri tanımlayabilmemizi sağlayacak bu yeni umudu somutlaştırmak istiyoruz.

Bizler Avrupa’nın köklü bir toplumsal ve demokratik bir dönüşümünün gerekliliğini görüyoruz. Evet, kutsal kabul edilen “rekabetin serbest olduğu piyasa ekonomisi” dogmasıyla, mali piyasaların ve çokulusluların gücüyle yüzleşen, ve yurttaşlarımızı kendi adlarına yürütülen politikaların aktif müdahili haline getiren mücadeleleri yoğunlaştırma zamanı gelmiştir.

Durgunlukla ve işsizliğin artışıyla karşılaşan, “istikrar paktı”na ve Avrupa Merkez Bankası yönelimlerine, başka bir ekonomik ve toplumsal politika ve tam istihdam ve eğitim lehinde toplumsal öncelikler, kamu hizmetleri ve çevre için cesur yatırım politikaları yönünde itiraz edilmelidir. Sermaye akışları mutlaka vergilendirilmelidir. Öncelikler para değil insanlık lehinde değiştirilmelidir.

Bizler Avrupa’nın her yerinde ücretli çalışanların işyerlerindeki haklarını geliştirmek için çalışmayı üstleniyoruz. Bizler kamu hizmetlerini herkesin eğitime, suya, yiyeceğe, sağlığa, enerjiye ve ulaşıma eşit ulaşımını garantileyen vazgeçilmez araçlar olarak görüyoruz. Bizler herkese sosyal haklar sağlayan modernize edilmiş, merkezi olmaktan çıkarılmış ve demokratikleştirilmiş kamu hizmetlerinden yanayız.

Bugün on ülke daha Avrupa Birliğine katılıyor ve diğerleri katılma isteklerini gösteriyor. Ancak hem bu ülkelerde hem de halihazırda AB üyesi olan ülkelerde genişlemeye tereddütle yaklaşan veya kesin olarak karşı çıkan önemli sayıda siyasi ve toplumsal güç var. Bu eğilimler AB’nin şu andaki stratejik tercihlerinden dolayı girilen çıkmazlar yüzünden güçleniyor.

ASP –Balkan devletleri ve diğer Doğu Avrupa ülkeleri gibi- şu anda AB dışında bulunan ülkelere esas olarak dönüşümleri yüzünden kaynaklanan itirazlara tepki gösterir. AS bu ülkelerdeki demokrasiden, barıştan ve toplumsal adaletten, toplumsal ve ekonomik kalkınmadan ve demokratik kurumların güçlendirilmesinden yana olan tüm demokratik güçlerin yanında durmaya hazırdır.

Bizler, Avrupa Parlamentosu ve ulusal parlamentolar ve temsil komiteleri(Ekonomik ve Sosyal Komite ve Bölgeler Komitesi) gibi seçilmiş kurumların daha fazla eylem ve kontrol gücü olması yönünde hareket etmek istiyoruz. Bugün, tartışılan “Anayasal Anlaşma” ile ilgili kapsamlı düşüncemiz her ne olursa olsun Büyük Güçlerin Yönetimine muhalifiz. Biz empoze etmeyi ümit ettikleri, önemli bir toplumsal baskıya yol açacak olan ultra-liberal ekonomik kriterleri ve askerileşmeyi kabul etmemiz beklenemez.

Avrupa’nın inşasının her aşamasında ve tüm seviyelerinde yurttaşların etkisi, katılımı ve kontrolü mücadelesini sürekli genişleteceğiz.

Son olarak, Avrupa Birliği’nin krizinin kalbinde Demokrasi var. On yıllardır Avrupa Birliği büyük kültür ve dil çeşitliliği önemsenmeden halktan yoksun ve çoğu kez ona karşı bir biçimde yukarıdan inşa edildi.

Ama şimdiden bir şeyler değişmeye başladı. Savaşa karşı büyük toplumsal,sendikal, işçi sınıfı ve yurttaş mücadeleleri durumu değiştirmeye başladı. Sadece birkaç yılda barışı, insan haklarının eşitliğini, gezegene saygıyı destekleyen yaygın toplantılara büyük katkılarda bulundular. Toplumsal dönüşümün siyasi güçleri olarak bizler, neo-liberal politikalara kararlı bir şekilde saldıran bu yeni dinamiğe katkıda bulunmak istiyoruz. Sosyal Forumlar şu andaki neo-liberal Avrupa’ya karşı düşünmenin, karşı koymanın ve ona halkçı ve sivil alternatifler üretmenin başlıca yerleri oldular. Sosyal hareketler, toplumsal ve yurttaş mücadeleleri kendi dinamiklerine, çözümleme bağımsızlıklarına, önerilerine ve girişimlerine sahipler. Bizler her türlü ayrımcılığa karşı sadece işçilerin ve sendikaların haklarını koruma tarafında değiliz, ama aynı zamanda işsizleri ve geçici işlerde çalışanları da içerecek şekilde işçilerin haklarını genişletmekten ve işyerinde ve ekonomik yaşamın her seviyesinde demokrasiyi genişletmekten yanayız.

Bizler, toplumsal, çevreci, sürdürülebilir kalkınmanın alternatif bir yolunu ve önleyicilik ilkesi esasıyla çevrenin korunmasını temel alan, çevre dostu teknolojilerin kullanılmasını, yaşam boyu toplumsal dayanışmayı, yeni işler yaratmayı ve dünyanın elverişsiz bölgelerine yardım edilmesini öngören ekonomik bir yeniden yapılanmayı destekliyoruz.

Bizler, AB’deki önemli demokratik ve bölgesel kurumsal organlar olan Bölgeler Komitesi ve Ekonomik ve Sosyal Komite’nin karar verici Avrupa kurumları içinde yer alarak, artan bir rol üstlenmesini destekleyeceğiz.

AB’de çok çeşitli çıkarlar birbirleriyle çatışma içinde. Bizim göre bu sınıf mücadelesi için ve çalışanların çıkarlarını ve demokrasiyi savunmada, Avrupa Parlamentosu’da içinde olmak üzere örgütleri ve kurumlarıyla Avrupa toplumunu savunmak için yeni bir siyasi alan yaratıyor.

ASP, barışın, demokrasinin ve toplumsal adaletin sürekli yayıldığı bir görüş içinde, olacağını düşündüğü büyük değişiklikleri gerçekleştirmeye katkıda bulunma görevini üstleniyor.

Hep birlikte savaşlardan ve sömürüden kurtulmuş adil bir dünya, yeni bir toplum için mücadele edelim.

Hep birlikte başka bir Avrupa mümkündür diyoruz. Gelecek buradadır- tarih asla sona ermez.
Avrupa Sol Partisi Kuruluş Kongresi
Roma, 8-9 Mayıs, 20

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder