6 Mart 2010 Cumartesi

8 Mart 2010: Cinsiyet eşitliği mücadelesinin 100 yılı


“Kadınlar Günü”nün uluslararası kutlanması kararı 1910’da Kopenhag’da yapılan İkinci Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda alınmıştı. Öneri Clara Zetkin tarafından getirilmişti. Kadınlar, çalışan kadın işçilerin hakları, anneliğin ve çocukların korunması, oy kullanma hakkı için, gözünü kâr hırsı bürümüş tekellerin neden olduğu yüksek fiyatlara ve silahlanma yarışına karşı ortak mücadele etmeye karar verdiler.

Bu yüz yıl boyunca cinsiyetlerin eşitliği temel bir insan hakkı olarak tanındı. BM Uluslararası Kadına Karşı Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi (CEDAW) sağlam bir uluslararası temel oldu. 

Kadın ve feminist hareketin uzun ve zorlu mücadelelerin sonucunda iyi bir Avrupa ve uluslararası mevzuat oluşturuldu. Elbette her zaman yasal eşitlik ve fiili eşitlik arasında fark oldu. 

Neoliberal model ekonomik, sosyal ve kültürel bir krize yol açmasının yanı sıra şimdi sadece kadınların elde ettiği kazanımları değil aynı zamanda bunların bağlı olduğu ilkeleri de yok etmeye çalışıyor.


Kadınların çalışmaları düşük ücretler, sigortasız çalışma ve şiddet, tehdit, cinsel taciz, hamile kadınların işten çıkarılması ve yaşamlarına mal olacak çalışma koşulları gibi uygulamalar yoluyla köleliğe indirgeniyor.

Refah devleti kalıcı eşitliğin temeli olan alanlarda dahi özelleştirmeler yoluyla tahrip edildi: sağlık, eğitim, sosyal güvenlik, çocukların ve yaşlıların korunması ve bakımı. Refah devletinin yükümlülükleri kadınların omuzlarına yüklendi.

Emeklilik yaşı yukarıya doğru eşitlendi ve kadınlara yönelik tüm pozitif önlemler yok edildi.

Kadına yönelik şiddet yoğunlaştı ve hatta cinayete kadar ulaştı. Kürtaj hakkı ya kabul edilmedi ya da geçersiz kılındı. Aile hukuku muhafazakar yönde değiştirildi. Politika erkek egemenliğinde kaldı.

Neoliberallerin kadınların sosyal ve politik haklarına saldırısı ideolojik boyutta da kendini gösteriyor. Yarı zamanlı çalışmayı, herkesten çok kadınlar için, tek çalışma türü olarak sunan sistematik propaganda yapılıyor.

Muhafazakar politika çevreleri ve kilise kadınların haklarına saldırıyor. Kadınların cinselliği, üreme özelliklerini kontrol etmeleri ve cinsel yönelimleri sistematik saldırılara uğruyor.

Biz, Avrupa Sol Partili kadınlar, halkın kapitalizmin krizinin bedelini ödemesini kabul edemeyiz.

Kazanılmış haklarımızı koruyoruz ve bu krizin halkın çıkarları değil tekellerin, şirketlerin ve bankaların çıkarlarının pahasına atlatılmasını talep ediyoruz.

İş gücü piyasasında cinsiyet eşitliği, eşit işe eşit ücret ve işyerinde kadın ve erkeklere fırsat eşitliği istiyoruz.

Çalışma saatinin azaltılması ve çocukların, hastaların ve yaşlıların bakımı için kamu hizmetlerinin oluşturulması yoluyla iş ve ev yaşamını birlikte sürdürebilme imkanı istiyoruz.

Politikada ve tüm karat alıcı kurumlarda %50 kotayla kadınların eşit katılımını ve temsilini istiyoruz.

Kadınların cinsel ve üreme haklarının garanti altına alınmasını talep ediyoruz.

Kürtajı yasal kılacak bir Avrupa yasası istiyoruz.

Cinsiyet temelli şiddete karşı bir Avrupa yasası talep ediyoruz.

Aynı hakları ve fırsatları göçmen ve mülteci kadınlar için de talep ediyoruz.

“Çalışan yoksul” kadınlar olmayacağız.

İşçi hareketi ve eşit haklar hareketiyle birlikte davranan feminist hareket tekellere, şirketlere ve bankalara karşı savaşıyor.

Sloganımız DOLORES IBARURI'nin dediği gibi “NO PASARAN”dır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder