27 Mart 2010 Cumartesi

Sürdürülebilir Enerji Haftası Boyunca Lizbon'da ASP İklim Etkinliği

12 Mart 2010 Cuma

Lothar Bisky: 8 Mart’ı her gün düşünmek

Dünya Kadınlar Günü nedeniyle ASP Başkanı Lothar Bisky’nin açıklaması: Dünya Kadınlar gününde kadınları ve kızları kutlamak için pek çok iyi ve adil gerekçe var. Bir meslektaş ve üst olarak, eş olarak, kız, anne ve büyükanne olarak.
Eğitim ve sağlık kurumlarında, bilimde, sanayi ve ekonomi de veya politikadaki mükemmel çalışmaları var. Sanat ve kültür kadınların katkıları olmasa işe yaramaz ve sıkıcı olurdu. Spordaki başarılarından söz etmeyi de unutmamak lazım.
Kadınların eşit haklar ve tanınma mücadelelerinde Clara Zetkin’in 1910’da Dünya Kadınları Günü’nü önermesinden bu yana boyunca büyük ilerlemeler elde edildi.
Cinsiyet ayrımlarına genel bakış ve ayrımcılık karşıtı yasalara rağmen, gerçek eşit haklar ve eşit fırsatlardan hala çok uzaktayız. Birleşmiş Milletler 2010 Dünya Kadınlar Günü’nü “Eşit Haklar-Eşit Fırsatlar-Herkes için İlerleme” sloganı altında ve 15 yıl önce Pekin’de yapılan Dördüncü Dünya Kadın Konferansı eylem platformunu ve bildirisini anarak kutluyor.
Özellikle eğitim sektöründeki gerçekleştirilen ilerlemeler ne olursa olsun, doğum esnasında ölüm oranının yüksek olduğunu gözlemliyoruz ve kadınların %70’nin yaşamları süresince şiddet gördüğünü biliyoruz. 2008’de erkeklerin istihdam oranı %77,5 kadınların ise sadece %52,6 olarak gerçekleşti ve çok az kadın yüksek yönetici pozisyonlarına gelebildi. Barış görüşmelerinde, barışı koruma ve silahsızlanma süreçlerine kadınlar kimi zaman alınmadılar veya çok düşük düzeyde temsil edildiler.

Ayrıca Avrupa Birliği’nin yoksullukla ve sosyal dışlanmayla mücadele yılını ilan etmesi bize dünyanın en üretken ekonomik bölgesinde kadınların istihdam oranının erkeklerin istihdam oranından %12 daha az olduğunu ve dolayısıyla kadınların yoksul olma riskinin yüksek olduğu hatırlatıyor.

Avrupa Komisyonu İstatistik Bürosu (EUROSTAT) 8 Mart’ta yaptığı basın açıklamasında “Kriz süresince erkeklerin işlerini kadınlara göre daha fazla kaybetmesi sonucu AB27’de ilk defa kadın işsiz oranının erkek işsiz oranından düşük kaldığını vurguladı.

Bu olgulara bakarak, Avrupa Solu üyeleri olarak bizler cinsiyet eşitliği mücadelesinin doğası gereği sosyal adalete bağlı olduğu düşüncemizi tekrarlıyoruz. Tüm topluma eşit hakları, iyi bir ücretin verildiği düzgün bir sosyal güvenliğe göre istihdam edilmeyi, eşit eğitim fırsatlarını, kültürel yaşamda yer alma imkânı ve dolaşım serbestliğini garanti eden politikaların uygulanması için mücadele ediyoruz. Aynı zamanda cinsiyet adaleti kendi içinde sosyal sorunu aşan ve kültür, iktidar ve statüye eşit dağılan bir değerdir.
Aynı zamanda bunları kendi partilerimizde de uygulamaya çalışıyoruz. Bölgesel hükümetlerde kadın bakanlarımızın olmasından, kadın belediye başkalarımızın ve grup başkanlarımızın olmasında gurur duyuyoruz. Ayrıca kadınlar giderek daha fazla Avrupa çapında, ulusal, bölgesel ve yerel politikada yer alıyorlar.
Yılın her günü 8 Mart olmalı. Buna ulaşmak için, toplumun daha fazla eşit fırsat için güçlendirilmesi ve cesaretlendirilmesi gerekiyor.

9 Mart 2010 Salı

Kriz ve Yunanistan ve Avrupa'daki çalışanların haklarına neoliberal saldırı

Avrupa Sol Partisi Sendikacılar Komitesi Koordinatörleri Yunanistan halkının ve işçi sınıfının devam eden mücadalesini güçlü bir şekilde destekliyor.

24 Mart 2010'un tüm Avrupa'da başarılı bir ortak eylem günü olması için sendikaların, sosyal hareketlerin ve sol politik güçlerin koordinasyon girişimlerini destekliyoruz.

Devam eden AB modeli inşası içerisinde “Yunan deneyimi” otoriter politikalar, emeklilik hakkının dondurulması, ücretlerde %30'a varan kesintiler, daha fazla devlet şirketlerinin özelleştirilmesi, küçük ve orta ölçekli işletmelerin ekonomik durgunluğu, tarım üreticilerinin bankalara yüksek düzeyde borçluluğu, özellikle kadınlar, gençler ve göçmenlerdeki yükselen işsizlik, Avrupa Birliği anlaşmaları, Avrupa komisyonunun muhafazakar politikaları ve hükümetin muhafazakar önlemleri yoluyla gerçekleştiriliyor.

Yunanistan'daki ekonomik durum bu ülkenin iflasın eşiğinde olduğunu ve diğer ülkelerin de yakın zamanda onu takip edeceğini söyleyen propagandayı doğrulamıyor. Medyada ve bir çok gazetenin ön sayfasında yer alan bu söylemler uluslararası bankacılık sistemi, sözde uluslararası değerleme kuruluşları ve bir çok Avrupalı politik lider ve hükümetlerin her biri ayrı yerel politikalarının sonuçları.

Yaşadığımız dünya kapitalist krizi ve onun aktörleri sadece Yunanistan'da yüksek borç faizlerinin getirdiği artan karları değil aynı zamanda IMF, Dünya Bankası, Avrupa Merkez Bankası vb. uluslararası kurumların rolünü artırmayı da hedefliyorlar. Avrupa'nın muhafazakar ve neoliberal modele göre politik ve sosyal inşası devam ederken bu kurumlar üzerinde politik eylem ve kontrol kurulamaz.

Avrupa Sol Partisi Sendikacılar Ağı Komitesi Koordinatörleri, Avrupa çapında sosyal uyumu, işçilerin, gençlerin, kadınları, göçmenlerin sosyal ve demokratik haklarını tahrip eden ultra neoliberal politikaların acı etkilerinden zarar gören Yunanistan'daki ve diğer ülkelerdeki tüm çalışanları destekliyoruz.

Son olarak Synaspismos ve SYRIZA’nın ASP’nin genel ilkeleri çerçevesinde Güney Avrupa’daki radikal sol politik güçlerin koordineli mücadelesi ve onların sendikalar ve sosyal hareketlerle işbirliği yapması için başlattığı girişimi destekliyoruz.

Bent Gravesen    (Sosyalist Halk Partisi – Danimarka), Gerald Kemski ( Sol Partisi – Almanya), Maria Syrakou  (Synaspismos – Yunanistan), Nuria Lozano-Montoya (Birleşik Sol Alternatif – Katalonya), Antonio Chora (Sol Blok – Portekiz)

6 Mart 2010 Helsinki, Finlandiya

6 Mart 2010 Cumartesi

8 Mart 2010: Cinsiyet eşitliği mücadelesinin 100 yılı


“Kadınlar Günü”nün uluslararası kutlanması kararı 1910’da Kopenhag’da yapılan İkinci Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda alınmıştı. Öneri Clara Zetkin tarafından getirilmişti. Kadınlar, çalışan kadın işçilerin hakları, anneliğin ve çocukların korunması, oy kullanma hakkı için, gözünü kâr hırsı bürümüş tekellerin neden olduğu yüksek fiyatlara ve silahlanma yarışına karşı ortak mücadele etmeye karar verdiler.

Bu yüz yıl boyunca cinsiyetlerin eşitliği temel bir insan hakkı olarak tanındı. BM Uluslararası Kadına Karşı Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi (CEDAW) sağlam bir uluslararası temel oldu. 

Kadın ve feminist hareketin uzun ve zorlu mücadelelerin sonucunda iyi bir Avrupa ve uluslararası mevzuat oluşturuldu. Elbette her zaman yasal eşitlik ve fiili eşitlik arasında fark oldu. 

Neoliberal model ekonomik, sosyal ve kültürel bir krize yol açmasının yanı sıra şimdi sadece kadınların elde ettiği kazanımları değil aynı zamanda bunların bağlı olduğu ilkeleri de yok etmeye çalışıyor.


Kadınların çalışmaları düşük ücretler, sigortasız çalışma ve şiddet, tehdit, cinsel taciz, hamile kadınların işten çıkarılması ve yaşamlarına mal olacak çalışma koşulları gibi uygulamalar yoluyla köleliğe indirgeniyor.

Refah devleti kalıcı eşitliğin temeli olan alanlarda dahi özelleştirmeler yoluyla tahrip edildi: sağlık, eğitim, sosyal güvenlik, çocukların ve yaşlıların korunması ve bakımı. Refah devletinin yükümlülükleri kadınların omuzlarına yüklendi.

Emeklilik yaşı yukarıya doğru eşitlendi ve kadınlara yönelik tüm pozitif önlemler yok edildi.

Kadına yönelik şiddet yoğunlaştı ve hatta cinayete kadar ulaştı. Kürtaj hakkı ya kabul edilmedi ya da geçersiz kılındı. Aile hukuku muhafazakar yönde değiştirildi. Politika erkek egemenliğinde kaldı.

Neoliberallerin kadınların sosyal ve politik haklarına saldırısı ideolojik boyutta da kendini gösteriyor. Yarı zamanlı çalışmayı, herkesten çok kadınlar için, tek çalışma türü olarak sunan sistematik propaganda yapılıyor.

Muhafazakar politika çevreleri ve kilise kadınların haklarına saldırıyor. Kadınların cinselliği, üreme özelliklerini kontrol etmeleri ve cinsel yönelimleri sistematik saldırılara uğruyor.

Biz, Avrupa Sol Partili kadınlar, halkın kapitalizmin krizinin bedelini ödemesini kabul edemeyiz.

Kazanılmış haklarımızı koruyoruz ve bu krizin halkın çıkarları değil tekellerin, şirketlerin ve bankaların çıkarlarının pahasına atlatılmasını talep ediyoruz.

İş gücü piyasasında cinsiyet eşitliği, eşit işe eşit ücret ve işyerinde kadın ve erkeklere fırsat eşitliği istiyoruz.

Çalışma saatinin azaltılması ve çocukların, hastaların ve yaşlıların bakımı için kamu hizmetlerinin oluşturulması yoluyla iş ve ev yaşamını birlikte sürdürebilme imkanı istiyoruz.

Politikada ve tüm karat alıcı kurumlarda %50 kotayla kadınların eşit katılımını ve temsilini istiyoruz.

Kadınların cinsel ve üreme haklarının garanti altına alınmasını talep ediyoruz.

Kürtajı yasal kılacak bir Avrupa yasası istiyoruz.

Cinsiyet temelli şiddete karşı bir Avrupa yasası talep ediyoruz.

Aynı hakları ve fırsatları göçmen ve mülteci kadınlar için de talep ediyoruz.

“Çalışan yoksul” kadınlar olmayacağız.

İşçi hareketi ve eşit haklar hareketiyle birlikte davranan feminist hareket tekellere, şirketlere ve bankalara karşı savaşıyor.

Sloganımız DOLORES IBARURI'nin dediği gibi “NO PASARAN”dır.

5 Mart 2010 Cuma

Ortak Açıklama – Kriz ve Doğu Avrupa: Avrupa Solu’nun Yanıtı

Avrupa Sol Partisi Yunanistan ve Güney Avrupa’nın diğer ülkelerinin işçi sınıfı ve yurttaşlarının finansal piyasalar ve kendi hükümetleriyle Avrupa Birliği’nin ortak neoliberal ve baskıcı politikalarının saldırısı karşısında sosyal ve ekonomik haklarını savunmak için verdiği mücadeleyi destekliyor. Yunanistan, Portekiz ve İspanya’nın sorunları ulusal sorunlar değildir. AB’nin tüm neoliberal yapısını sorgulatan bir Avrupa sorunudur.

Yunanistan’daki ekonomik durum ülkenin “iflas”ın eşiğinde olduğu ve dış müdahale ve/veya hükümetin tasarruf önlemleri olmaksızın kurtulamayacağı yönündeki propagandayı haklı çıkarmıyor. Yunanistan’ın borcu yüksek ama bu İngiltere ve İspanya gibi diğer Avrupa ülkelerinde de böyle.

Euro’nun istikrarı için Euro bölgesi üye devletleri, Avrupa Birliği ve IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası organizasyonların önerdiği sıkı tasarruf önlemlerine ihtiyaç olduğu iddialarını kabul etmiyoruz. Ulusal hükümetler ve Avrupa Merkez Bankası milyarlarca euro vererek özel bankaları kurtarırken tüm bu politikalar kapitalist çıkarlar lehinde ve AB’de işsizliği ve yoksulluğu artırıyor. Reel ekonomiyi ve istihdamı desteklemeyi, gelirin daha adil bir şekilde yeniden dağılımını, yönetim ve mülkiyetin demokratikleşmesini kamu fonları için koşul olarak getirmeyen bir krizden çıkış stratejisi olmaz.

Yunanistan ve çoğunlukla Güney Avrupa ülkelerinin hükümetlerinden KDV ve vergi artışı, ücretlerde ve refah payından düşüş ve emeklilik sisteminin özelleştirilmesini içeren istikrar paketlerini uygulamaları istenirken bankalar ve büyük şirketlere geçmişten çok daha fazla olumlu muamele gösteriliyor. Aynı zamanda Avrupalı özel bankaların kâr marjları ECB’den aldıkları kredilerin faiz oranları (%1) ve aldıkları hükümet bonolarının fiyatları (Yunanistan’da %6’dan %7’ye) arasındaki fark nedeniyle çok fazla arttı.

Biz üye devletlerin şantaja uğratıldığı bu neoliberal istikrar programlarına karşı savaşıyoruz ve AB’nin ve ekonomik-sosyal politikalarının ciddi ve köklü değişimini talep ediyoruz. Ekonomik demokrasi, dayanışmanın desteklenmesi ve yurttaşların korunması tüm politik sol ve sosyal aktörlerin önceliği olmalıdır.

Bu anlamda, ortak stratejimizin bir parçası olması gereken dört acil talep öneriyoruz:

1. İstihdamın, ücretlerin ve emekliliğin korunmasının tüm Avrupa kurumlarının ilk önceliği olması.

2. Tüm spekülatif finansal işlemlerin vergilendirilmesi ve Avrupa bölgesindeki vergi cennetlerinin ortadan kaldırılması.

3. Avrupa kamu ölçüm ajansının kurulması: Bundan sonra ülkeler spekülatif çıkarlara hizmet eden özel ölçüm ajanslarından kurtarılmalı.

4. Eurobond çıkartılması. Bu üye devletlerin makul faiz oranlarında borçlanmasını sağlayacaktır.

Avrupa Solu özellikle gençlerin, kadınların ve göçmenlerin insan hakları ve çalışma koşullarında ciddi anlamda kötüleşmeye yol açan neoliberal kapitalist krizin etkilerinden zarar gören tüm insanlarla dayanışmasını vurgular. AB esas olarak bankalar ve büyük sermayenin değil kendi bölgesindeki insanların iyi olup olmadığıyla ilgilenmelidir

Synaspismos ve SYRIZA’nın ASP’nin genel ilkeleri çerçevesinde Güney Avrupa’daki radikal sol politik güçlerin koordineli mücadelesi ve onların sendikalar ve sosyal hareketlerle işbirliği yapması için başlattığı girişimi destekliyoruz.

Bu ortak girişimin ilk adımı olarak aşağıdaki eylemleri öneriyoruz:

1. Güney Avrupa’nın radikal Sol partileri ve ASP krizin etkilerine karşı derhal koordinasyonlarını geliştirmeye karar vermelidir. Aynı zamanda bu krizin ulusal değil Avrupalı ve küresel bir sorun olması nedeniyle Avrupa’daki diğer politik güçler, sendikalar, sosyal hareketler ve ilerici entelektüellere bir arada davranmayı önermelidir.

2. 24 Mart ETUC tarafından “Avrupa Eylem Günü” olarak ilan edildi. Güney Avrupa’nın radikal sol partileri ve ASP, Avrupa kentlerinde ve özellikle Güney Avrupa başkentlerinde ASP programı çerçevesinde taleplerini ve programatik önerilerini vurgulayan ortak çoklu eylemler örgütleyerek bu Eylem Gününe aktif olarak katılacaklar.

3. Bu eylemler boyunca şu ortak sloganı kullanmalıdır: “Avrupa Halkları Krizin Bedelini Ödemeyecek. Dayanışmanın Avrupa’sı için Birleşelim!”

Atina, Yunanistan

28 Şubat 2010

Katılımcılar: Lothar Bisky, ASP Başkanı, Synaspismos (SYN)-Yunanistan, Sol Blok (BE)-Portekiz, Birleşik Sol (IU)-İspanya, İspanya Komünist Partisi (PCE), Komünist Yeniden Yapılanma Partisi (PRC)-italya, AKOA, Yunanistan

ASP Başkanı Lothar Bisky ve Synaspismos Başkanı Alexis Tsipras’tan Kıbrıs’a Dayanışma Ziyareti

ASP Başkanı Lothar Bisky ve Synaspismos Başkanı Alexis Tsipras 1 Mart 2010’da Kıbrıs’a bir dayanışma ziyareti gerçekleştirdiler.

Bu ziyaret, Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türkler yani tüm Kıbrıs halkıyla dayanışma ve Başkan Hristofyas’ın Kıbrıslı Türklerin lideri Mehmet Ali Talat’la BM gözetiminde barış sürecini müzakereler yoluyla ilerletme çabalarını destekleme ziyaretiydi.

SYRIZA’lı milletvekili Th.Dritsas ve Synaspismos Merkezi Siyaset Komitesi üyeleri R.Dourou and P. Trigazis’in eşlik ettiği Bisky ve Tsipras Başkan Hrsitofyas’la görüştü ve müzakere süreciyle ilgili bilgi aldı. Kıbrıs Başkanı, Avrupa Solu’nun Kıbrıs halkının haklı davasına ve BM kararları ve Avrupa müktesebatı doğrultusunda Kıbrıs’ın yeniden birleştirilmesi ve tek bir uluslararası kimliğe, tek egemenliğe ve yurttaşlığa sahip iki bölgeli-iki toplumlu bir federasyon kurulması şeklinde bir çözüm bulmak için devam eden görüşmelerde gösterdiği çabaya verdiği sürekli desteğe duyduğu minnettarlığı belirtti.
Hem Bisky hem de Tsipras görüşmeden sonraki açıklamalarında Kıbrıs sorununun bir Avrupa sorunu olduğunu ve Avrupa Solu’nun 2010 yılı eylem planında üst sıralarda yer alacağını söylediler.

Ayrıca iki lider Demokratik Parti Başkanı Parlamento Sözcüsü Marios Karogian, N.Katsouridis’in öncülüğündeki AKEL delegasyonu, Demokratik Yürüyüş Başkanı N.Anastasiadis, EDEK Başkanı Y.Omirou, Avrupa Partisi Başkanı N.Syllouris ve Milletvekili G. Perdikis’in bulunduğu Yeşiller delegasyonuyla da görüştüler.

02 Mart 2010

Türkiye’deki TEKEL İşçileriyle Dayanışma

Avrupa Sol Partili ve ona yakın sendika komitesi koordinatörleri Türkiye’de grevde olan TEKEL işçilerinin mücadelesiyle dayanışmalarını açıklıyor.
12.000 tütün işçisi Türkiye’deki en büyük tütün şirketinin özelleştirilmesine ve ülke çapında 40 fabrikanın kapatılmasına karşı sınıf mücadelesinde. Birçok arkadaşımız bu sırada açlık grevinde.

Türkiye polisinin TEKEL’deki arkadaşlarımızın grevini kırmak için çok şey yaptığını biliyoruz ama Türkiye’de tüm sendikal hakların tam anlamıyla kabul edilmesi gerektiğini de biliyoruz.
Tüm yoldaşlarımızı ve arkadaşlarımızı TEKEL’deki sendikal mücadeleye destek vermeye çağırıyoruz.
Bu konudaki kararlılıklarını Avrupa çapında tüm Türkiye Elçilikleri ve konsolosluklarına iletmelerini istiyoruz.

Bent Gravesen (Sosyalist Halk Partisi – Danimarka), Gerald Kemski ( Sol Parti – Almanya), Maria Syrakou (Synaspismos-Sol Koalisyon – Yunanistan), Nuria Lozano-Montoya ( Birleşik Sol Alternatif – Katalunya)

Güneydoğu Avrupa ve Balkanlarda Gelişmeler: Avrupa Sol Partisi Önerileri

Ortak Eylem için Düşünceler ve Girişimler

Avrupa Sol Partisi ve Synaspismos 7–8 Haziran 2008’de Balkanlar ve Güneydoğu Avrupa üzerine Synaspismos’un ev sahipliğinde Selanik’te bir konferans düzenlediler.

14 partiden oluşan katılımcılar Güneydoğu Avrupa bölgesindeki durumu tartışmak üzere toplandılar ve özellikle üç konuya odaklandılar:

—Balkanların durumu; barış ve Avrupa güvenliği

—Güneydoğu Avrupa işbirliğinin geliştirilmesi için olanaklar ve girişimler

—Ekolojik bağımlılık: Balkan Ekoloji Sözleşmesi önerisi

İkinci ASP kongresinin sloganı olan “Alternatifleri İnşa Etmek” sloganının Balkan bölgesinde ön plana çıkarılabileceği ve çıkarılması gerektiği vurgulandı. ASP bölgedeki sol ve ilerici güçlerle ilişki kurma ve işbirliği yapma sözüne bağlıdır.

1. Sürekli bir barışın savunulması ve kurulması, bölge için, özellikle 1999’da NATO bombardımanıyla sona eren Yugoslavya’daki savaşlar ve çözülme sonucu açılmış yaraların hala kapanmadığı Batı Balkanlarda, en üst derecede önem arz etmektedir. Bu bölge Kosova olayı başta olmak üzere uluslar arası hukukun desteklendiğini bir bölge olmalıdır.

Balkanlarda ve Avrupa’da Sol, ekoloji ve barış güçleri savaşa ve şiddete, sınır değişikliklerine, uluslar arası hukuku zayıflatan ve insan ve azınlık haklarını ihlale yol açan seçenekleri reddederek, çok boyutlu –politik, ekonomik, sosyal, ekolojik, insani- bir güvenlik konseptini geliştirecektir. Güvenliğe feminist ve ekolojik yaklaşımları politik söylemler ve eylemlerde birleştireceklerdir. Bölge ülkelerinin sorunlarıyla ilgili karşılıklı kabul edilebilir çözümleri ve aralarındaki gerilimlerin aşılmasını, “böl ve yönet” mantığından ve milliyetçi nefretten sakınarak destekleyeceklerdir. Nükleersiz bir Avrupa’ya doğru katkı olacak şekilde bölgenin kitle imha silahlarından ve yabancı üslerden arınması için,, SYN-ÖDP’nin Yunanistan ve Türkiye’nin karşılıklı olarak silah ve askeri bütçe azaltmasına yönelik ortak kampanyası gibi, silahsızlanma yönünde ve daha fazla silahlanmaya karşı girişimlerde bulunacaklardır.

2. Avrupa Sol Partisi belirli konular dışındaki farklılıklar hariç en geniş barış koalisyonuna katkıda bulunmak için hiç bir çabadan kaçınmayacaktır. Avrupa güvenliği için ortak eylemi sağlayabilmek amacıyla Güneydoğu Avrupa’da barış için mücadele edenlerle - Rusya’yı da içerecek şekilde AGİT ilkeleri doğrultusunda bir Avrupa çapında güvenlik sistemi için - ortaklaşmalıyız. Aynı zamanda “füze kalkanı” gibi yeni silahlanma yarışlarına ve yeni bölünmelere yol açabilecek olan hareketleri reddetmeliyiz.

3. Avrupa ve Balkan solu Karadeniz İşbirliği gibi diğer formlarda daha geniş bölgesel işbirliklerini besleyecek şekilde Güneydoğu Avrupa’da işbirliğinin gelişmesi ve artmasına yönelik girişimlerde bulunacaktır. Bu, sivil toplumun, toplumsal hareketlerin, sendikaların, feminist, barış ve ekoloji girişimlerinin etkin katılımını gerektirmektedir. Kâr peşinde koşmayı ülkelerin ve insanların varlığının temeli olarak gören mantığı yenebilmek ve bunun yerine dayanışma ve birlikte kalkınma koyabilmek için politikalar oluşturmak gereklidir. Bölgesel işbirliği mutlaka sosyal hakların, mültecileri de içerecek şekilde tüm insanların eşitliğinin korunması ve organize suç ve kaçakçılıkla mücadele etmek için gerekli koşulların oluşturulmasına katkı sağlamalıdır. Özellikle kadına karşı şiddet, çocuk haklarının korunması sürekli olarak gündemde tutulmalıdır.

Yerel yönetimlerin zaten katkıda bulunmaya başladığı bir bölgede sınır ötesi işbirliği önemli ölçüde yararlı olabilir.Aynı zamanda Balkan halklarının ortak bir gelenek zenginliğini paylaştığı bölgede kültür alanındaki ortak girişimleri ve eylemleri de destekleyeceğiz.

4. Sürekli kalkınma ve artan çevresel bağımlılık için duruşumuz, çevre koruma, enerji politikaları ve biyolojik çeşitlilik alanlarında yoğun işbirliği olması yönündedir. ASP enerji tasarrufunda yeni stratejilerin ve enerji üretiminde yeni nükleer santraller yerine yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının teşvik edilmesini istemektedir.

Çevre konusunda etkin olan örgütlere birlikte çalışmayı istiyoruz. Bunun için hep birlikte Balkan Ekoloji Merkezi kurmayı öneriyoruz. Bu girişim için harekete geçmek ve bölgedeki en geniş güçleri birleştirmek ama aynı zamanda da daha geniş Avrupa bölgesinde sağlam desteğini bulmak amacımızdır. Ayrıca GDO’suz bir Balkanlar için ortak bir eylem geliştirilebilir. Son olarak tüm Balkan ülkelerine BM çatısı altında “Yeni Kyoto” anlaşması için işbirliği yapmaya davet ediyoruz.

5. ASP, AB ve üye ülkeleri tarafından taşınan neo-liberal politikaların radikal bir şekilde değiştirilmesi için mücadele ederken, Balkan ülkelerinin Avrupa vizyonlarını desteklemektedir. Bunu başarabilmek adına Balkanlardaki Sol güçlerle birlikte AB ve bölge halkı arasında eşitlik ve dayanışma ilişkilerini, gerçek bir yakınlaşmaya ve sosyal uyumluluğu geliştirmeye dayalı ilişkileri kurabilmek için mücadele etmeliyiz ve bu mutlaka AB’nin “Yeni Komşuluk Politikası”nda uygulanmalıdır.

Kabul Edilen Önerge

Güneydoğu Avrupa ve Balkanlarda Gelişmeler Konferansındaki kadınlar üye partileri, kadın örgütlerini ve bireyleri içerecek bir Balkan Çalışma Grubu kurulmasının önemine vurgulafdılar. Bu çalışma gurubu Balkanlardaki emek alanında cinsel ayrımcılık, toplumdaki cinsiyetçilik, kaçakçılık, güvencesizlik, savaş, milliyetçilik, iç göçmenlik, ev içi şiddet ve refah sisteminin yokluğu gibi özel cinsiyet sorunlarına odaklanacak ve projeler üretecektir. Çalışma grubu Avrupa Sol Partisi, ASP Fem ve tüm Avrupa’daki kadın örgütleri tarafından desteklenmelidir.

Selanik, 8 Haziran 2008

Tekel İşçilerinin Direnişiyle Dayanışma

Lothar Bisky Avrupa Solu’nun, hükümetin kabul edilemez tavrına ve özel polis güçlerine rağmen Ankara’da Türk-İş genel merkezi önünde protestolarının 41. Gününü tamamlayan Tekel işçileriyle dayanışmasını belirtti.

Bakan Şimşek hükümetin “işten çıkarılan TEKEL işçileri için yapabileceği her şeyi yaptığını ama kamunun parasını boşa harcama lüksü olmadığını ileri sürdü.” TEKEL’in özelleştirilmesi kararını Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) değil önceki hükümetlerin aldığını hatırlatarak, kendilerinin işçilere 2007’de işten çıkarılmalarından önce fazladan iki yıl verdiklerini söyledi.

ASP, AKP hükümetinin işçileri 10 ay çalışıp ve 2 ay ücretsiz kalmaya, şimdiye kadar aldıkları ücretin üçte birine çalışmaya ve kazanılmış özlük haklarından vazgeçmeye zorlamasını kınıyor. “TEKEL işçilerinin kamu sektöründe insanca, tam zamanlı ve yaşamalarına yetecek bir ücretle çalışma hakları vardır.” ASP, Türkiye hükümetinin sendikanın görüşme çağrılarını görmezden gelmesini esefle kınıyor ve böylesi kabul edilemez bir tutum için gerekçe olmadığını düşünüyor.

Tekel’in özelleştirilmesi esnasında kapatılan fabrikalar nedeniyle işlerini kaybeden işçiler, 15 Aralık’ta hükümetin kendilerine diğer kamu kurum veya kuruluşlarında iş vermesi talebiyle protesto başlattılar. Protestonun 35. gününde tüm ülkeden gelen protestocular Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) genel merkezinin önünde açlık grevine başladılar.

ASP hükümetin 12.000 işçinin işten çıkarılmasını da içeren eski TEKEL depolarının kapatılması kararını endişeyle karşılıyor.

Bu esnada Avrupa Parlamentosu ve ASP üyesi Jürgen Klute ve Alman Gıda İşçileri Sendikası üyesi Selahattin Yıldırım dün Türkiye Müskirat Tütün ve Yardımcı İşçi Sendikaları Federasyonu (Tek Gıda-İş) başkanı Mustafa Türkel’le Ankara’da görüştü. Hakları için mücadele eden Tekel İşçileri’ni ziyaret edip, destek verdiler.

TEKEL 2008 Şubat’ında sadece 17 dakika süren bir açık artırmayla 4 yıllık karına denk gelen bir fiyata British American Tobacco şirketine satıldı. British Amerikan Tobacco şirketi TEKEL’I sigara üretmek için satın almadı. Ucuz yoldan TEKEL’in piyasasına sahip olmak için bu fabrikaları kapattı. Böylece kendisi tekel haline geldi.

ASP kamu ve özel sektör sendikaları ve hükümet arasında bir sonuca ulaşılıncaya kadar görüşmesinde ısrar ediyor. Bu işçiler özlük haklarının korunduğunu ve yasal olarak sahip oldukları tüm haklarla birlikte başka kurumlara devredildiklerini görmelilerdir.

ASP, TEKEL işçilerinin anayasal haklarını savunduğunun görmezden gelinerek bu protestonun yasadışı gösteri olarak tanımlanmasını anlaşılamaz buluyor.

Lothar Bisky, Avrupa Sol Partisi Başkanı
Biz, Avrupa Solu Atina’da 28-30 Ekim 2005 tarihleri arasında toplandık. Avrupa’nın içerisinde bulunduğu krizin sınır tanımadığını fakat bu krizin sorumluları olduğunu biliyoruz. Bu sorumlular Brüksel ve ulusal hükümetler tarafından kararlaştırılan neoliberal tercihlerdir. Yıllar boyu gerçekleştirilen bu tercihler bugün karşı karşıya bulunduğumuz sonuçları yaratmıştır.


* Bu politikaların kurbanı olanlar aynı zamanda alternatif çözümler bulmak için mücadelede ediyorlar. Avrupa barış, demokrasi, toplumsal ve insan haklarına tam saygı temelinde yeniden inşa edilmelidir. Sorumluluğumuz ve ümidimiz budur. Avrupa yurttaşları kendi kaderlerini kendi ellerine almalıdırlar.

Bu dayanışma hareketi ve çağrısı aynı zamanda bugüne kadar benimsenen politikaları değiştirmek ve öncelikleri tersyüz etmek için mücadele eden sol politik güçler ve hareketlerin bir araya gelmesine yönelik bir davettir. Avrupa Solu ve üye partileri toplumsal hareketler, sendikalar ve sol politik güçlerle mümkün olan başka bir Avrupa için mücadele etmeyi taahhüt etmektedirler. Bu çerçevede neo liberalizm ve savaşa karşı Avrupa’daki tüm toplumsal hareketlilikleri ve inisiyatifleri, özellikle de Atina’da gerçekleştirilecek 4. Avrupa Sosyal Forumu’nu destekliyoruz. İşsizlik ve güvencesiz çalışma trajedisini ortadan kaldırmayı taahhüt ediyoruz.

* Toplumsal dışlanmaya karşı mücadele etmeyi ve çalışma ortamını güvencesiz ve belirsiz olmaktan çıkarıp sürekli, onurlu ücretin hakim olduğu bir biçime dönüştürmeye müsaade edecek, yeni iş olanaklarını artıracak ve çalışma saatlerini azaltacak çalışmayı destekleyici programların oluşturulmasını taahhüt ediyoruz. Bundan dolayı biz, Avrupa Solu olarak kendi somut taleplerimizi geliştireceğiz.

* İstihdamın kısılmasıyla mücadele eden her siyaseti destekliyoruz ve aynı zamanda işyerlerinin sözde iflaslarını ve üçüncü ülkelere nakledilmelerini mahkum ediyoruz. Kamusal emeklilik ve hayat boyu eğitim dahi olmak üzere sosyal devleti korumanın ve yeniden inşa etmenin çok önemli olduğuna inanıyoruz.

Yeni bir üretim, bölüşüm ve tüketim modeli talep ediyoruz. Bolkenstein yönergesinin Ticaret ve Hizmetler üzerine Genel Anlaşma’dan (GATS) çıkarılması ve ilga edilmesi için mücadele ediyoruz.

* Avrupa’da işin esnekleştirilmesi ve gelişmiş ülkelerde sosyal damping aynı paranın iki yüzünü oluşturmaktadır. Her ikisi de çokuluslu şirketlere kâr sağlamakta, çalışanlar arasında rekabeti arttırmakta ve özellikle kadınları etkilemektedir. Üretim ve hizmetlerin sağlanmasında yeni bir ilişki yaratmayı istiyorsak, herkes için eşit ücretler ve kadınların çalışma hayatından dışlanmalarını aşmayı arzu ediyorsak belirli bir program oluşturmak gerekmektedir.

İşyerlerinin üçüncü ülkelere nakli yerine çalışma süresi ve koşullarının iyileştirilmesini, üretimde ekolojik önlemlerin tam olarak uygulanmasını ve sosyal yardım ve ücretlerin güçlendirilmesini öneriyoruz.

* Temel koşul daha fazla şeffaflık ile demokrasinin güçlenmesi ve iş yerlerinde işçinin gücünün arttırılmasıdır. Adil bir dünyayı haklara karşı çıkarak değil onları koruyarak varabiliriz. AB’nin ekonomi politikaları ve bütçesinin doğrudan yeni bir yönelime tabi tutulmasında ısrar ediyoruz.

* Demokratik olarak denetlenen bir Avrupa Merkez Bankası, istihdamın yanında finansal piyasaların değil, AB’nin azgelişmiş bölgelerine yönelmiş bir kalkınmanın hizmetinde olmalıdır. Avrupa ölçeğinde sosyal politikaları güçlendirerek İstikrar Paktı'nın sona erdirilmesini talep ediyoruz.

* Yerel, bölgesel, ulusal ve Avrupa ölçeğinde kamu hizmetlerinin güçlendirilmesi gerektiğini öne sürüyoruz.

* Su, enerji,kültür, eğitim ve sağlık sistemi gibi toplumsal malların ticarileşmelerinin önünü açan özelleştirmeler ve neoliberal dayatmalarla karşıyız. Böylesi temel hizmetler kâr tarafından belirlenemez, halkın ihtiyaçlarının ortaya çıkardığı yaşam düzeyi tarafından belirlenir. Terör karşıtı ve polisiye önlemler tarafından belirlenen mevcut göç politikalarına karşı çıkıyoruz.

* Yakın zamandaki Lambentuza, Amsterdam ve Meligia olayları, İtalya ve Yunanistan kıyılarında yüzlerce mültecinin boğulması hadiseleri, mülteci kamplarındaki dayanılmaz koşullar; tüm bunlar Avrupa kalesinin vahşiliğini ve iflasını ortaya koymaktadır.

İnsan onuruna saygıya, eşit iş haklarına Avrupa’daki işçi hareketinin temel taleplerinden biri- dayanacak yeni bir politika tüm göçmenlerin yasallaştırılmaları temelinde inşa edilmeli ve kalkınmanın stratejik

desteklenmesini talep etmektedir.

* Savaşsız bir dünyayı savunuyor ve askerileşmeye ve süper güçlerin savaş politikası mantığına karşı çıkacak barış için bir Avrupa politikası talep ediyoruz. Barışın ilerletilmesi için, Avrupa’nın tüm ülkeleri arasında işbirliği ve dayanışmanın gelişmesi için mücadele ediyoruz. Avrupa’nın BM’nin barışın güvence altına alınması ve dünyanın tüm ülkeleri arasında barışçıl ilişkilerin temini rolünü sorgulatacak bir saldırgan bir ittifaka ihtiyacı yoktur.

* Bütün Avrupa halklarına sesleniyoruz ve tüm Avrupa ülkelerinden NATO askeri mekanizmasından çekilmelerini ve NATO ve ABD askeri üslerinin kapatılmasını istiyoruz. Bugünkü biçimiyle NATO, kabul edilemezdir ve ortadan kaldırılması son derece gereklidir. Barışa dayalı bir Avrupa'da silahsızlanma temel bir konu olmalıdır. Avrupa Solu askeri harcamaların ulusal düzeyde azaltılmasını istemektedir. Avrupa kitle imha silahlarının bulunmadığı bir kıta olmalıdır.

* Tüm Avrupalı ordular Irak’tan hemen çekilmelidir. Barış hareketi etkinliğini sınırlandıramaz. Kamuoyunu Filistin halkı ve İsrailli barış seslerine yönelik dayanışmaya sevk etmek gibi barış hareketinin hedeflerinin tümüne katılıyoruz. Bölgede İsrail-Filistin çatışmasına BM kararlarına dayanan siyasi bir çözüm, bulunmadıkça barışa ulaşılamayacaktır. Bu yol haritası ve aynı zamanda utanç duvarının yıkılması ve işgal güçlerinin çekilmesi çerçevesinde bir Avrupa önceliği haline gelmelidir.

* Siyasi özgürlüklerle toplumsal, demokratik ve işçi haklarına yönelik keyfi saldırılara karşı çıkıyoruz. Hükümetler tarafından kabul edilen akıldışı yasalar uzun yıllar sürmüş demokratik savaşımın ürünü olan bireysel ve kolektif haklara yönelik bir saldırıdır.
Bu tehlikeli eğilimi durdurmak için mücadele edeceğiz, çünkü özgürlük ve demokrasi karşıtı önlemlerle hiçbir türlü güvenlik olamaz.

EVET, AVRUPA’YI DEĞİŞTİREBİLİRİZ

Biz, Avrupa Solu, kendimizi tam anlamıyla bu mücadeleye adıyoruz. Düşümüz barışçıl, sosyalist, ekolojik ve devrimci demokrattır. Düşümüz aynı zamanda feministtir, bugünkü gerçeklikte varolmasa da toplumsal cinsiyet eşitliği ve demokrasi yaşamın tümünde egemen olmalıdır.
Düşümüz kişisel hayat tercihlerinin farklılığını tanımaktadır. Düşümüz enternasyonalisttir ve Avrupa’yı dünyaya açmakta ve kültürel alışverişleri, işbirliğini ve yeni bir dayanışmayı teşvik etmektedir. Düşümüz Akdeniz’in bir barış merkezi olabileceğini savunmaktır.
Değişim bir ihtiyaçtır. Yurttaşlar ve siyasi elitler arasında derin bir uçurum bulunmaktadır. AB Anayasası’na karşı HAYIR’IN zaferi bu karşıtlığın düzeyini göstermektedir. Yurttaşların büyük çoğunluğu Avrupa karşıtı değillerdir. Çoğunluk krizi gündelik hale getiren liberal ve kendini beğenmiş politikalara karşı oy kullanmıştır.
Bugün, Anlaşma siyasetten ölüdür. Avrupa’nın geleceğinin verimli olması için bugüne dair genişletilmiş bir diyalogun zemini budur.

Avrupa’;ya yakışacak bir Avrupa manifestosu veya bir toplumsal ve siyasi haklar şartı için mücadele edecek geniş bir yurttaşlar hareketine katılacağız.

Evet Avrupa’yı değiştirebiliriz!

Avrupa Sol Partisi, Atina

30 Ekim 200

Haiti Halkına Yardım ve Dayanışma Zamanı

Avrupa Sol Partisi Haitililerle derin üzüntülerini ve tam dayanışmasını vurguluyor. Depremde yüzbine yakın Haitili öldü ve milyonlarcası yaralandı ve evsiz kaldı.

Şimdi Haiti halkının cesaretine saygı duyma ve herşeyimizle yardım etme zamanıdır. Haiti halkının yaşamını ve toplumunu yeniden inşa edebilmesi için yardıma ve dayanışma ihtiyacı var. Savaşa ve şiddete değil yaşam ve demokrasi hakları var.

Geçtiğimiz 50 yılda Haiti askeri diktatörlükler, çokuluslu şirketlerin sömürüsü, CIA destekle askeri darbeler, siyasi cinayetler, aşırı yoksulluk ve ABD’nin askeri işgalleri tarafından yıkıma uğratıldı. Son olarak bu deprem Haiti’yi daha çaresiz bir duruma götürecektir.

ASP sizi deprem kurbanlarına yardım amacıyla tüm dünyada harcanan çabalara destek vermeye çağırıyor. Bağışlarınız afet kurbanlarına yardımcı olacaktır. BM’ye yardım edin, Haiti’ye yardım edin...

Avrupa Sol Partisi 2. Kongresi Sonuç Bildirgesi

Eylemler İçin Prag Çağrısı Barış, Gelişme ve Çalışma Hakları...

Küreselleşen finansal ve askeri kapitalizmin zorunluluklarından doğan neoliberal seçenekler, katlanılamaz boyutta bir sosyal gerilemeye sebep olmakta ve Avrupa'yı bugüne dek yaşamadığı kadar ağır bir çıkmaza sürüklemektedir. Direnmenin ve alternatif bir bakış açısı yaratmanın zamanı gelmiştir.

Bizler, Avrupa'nın dört bir yanından Avrupa Sol Partisi'ne mensup 29 sol partinin delegeleri, mevcut sınırlarının ötesinde Avrupa Birliği'ne ve Avrupa Birliği üyesi ülkelere, istihdam, saygın iş alanları, sosyal güvence ve ekolojik gelişme yaratmakta ve dünyada barış için mücadele etmekte kararlı olan, daha demokratik ve adaletli bir Avrupa için, bugünün Avrupa politikalarını değiştirmeye etkin olarak katkı sunma yönündeki güçlü irademizi ortaya koymak amacıyla ASP 2. Kongresi'nde bir araya geldik. Bu, bizim 2009 Avrupa Parlamentosu seçimlerine yönelik, bu demokratik yönelime ilgi duyan herkesle, barış savunucusu güçlerle, sendikalarla ve toplumsal hareketlerle daha yakın işbirliği kurmaya yönelik hazırlık rotamız olacaktır.

Bizler, tam istihdam için mücadele eden, işsizliğe ve güvencesizliğe karşı çıkan soluz

Avrupa'nın emekçi halkları, haklarının nasıl azaltıldığını, işlerinin nasıl gün geçtikçe daha güvencesiz hale geldiğini ve genç yaşta işsiz kalmanın neler hissettirdiğini biliyor. Gençler, sınırlı sözleşmeli bir iş bulmanın gittikçe zorlaştığını da biliyor; bu işlerin zaman içinde nasıl sınırsız hale geldiğini de.

Tüm belgelerinde toplumsal uyum konusuna gönderme yapılmasına karşın, mevcut Avrupa'yı tanımlayan asıl kavram güvencesizliktir. Güvenceli esneklik ile birlikte yeni bir hile tehlikesiyle daha karşı karşıyayız.

Bu yaklaşım, Avrupa'nın yakın dönemdeki liderlerinin güvenceli esnekliği tüm Avrupa'ya yayma arzularının arka planını oluşturuyor. Buradaki temel husus iş güvencesinin geliştirilmesi değil, toplu görüşmelerin ortadan kaldırılması ve adil gerekçe olmaksızın işten çıkarmalara karşı yasal güvenceyi aşağı çekmektir.

Bizler, Bolkenstein'a, kamu hizmetlerinin, su ve enerji başta olmak üzere kamu yararına olan ortak mülkiyetin özelleştirilmesine karşı mücadele eden ve mücadeleye devam edecek olan soluz.

Uzlaşmaya vardığımız ilk eylem kararı, emekçi halklara ve örgütlerine yönelik saldırılara ilişkindir: Güvencesizliği ve güvenceli esnekliği yayma teşebbüslerini birleşerek yenilgiye uğratacağız. Sosyal haklarından vazgeçmeyen bir Avrupa adına. Her insanın kendi yaşamını güvence içinde planlama hakkı adına.

Bizler iklim değişikliğini ciddiye alan ve acil eylem çağrısı yapan soluz

Ekolojistler ve bilim insanları yıllardır çaresizlik içinde haykırmaktadır. En sonunda sesleri duyuldu. Küresel ısınmanın insanların üretim ve tüketim biçimleriyle yakından ilişkili olduğu açıkça ortadadır. Kapitalist üretim biçimi bu alanda da etkisini artırıyor. Bu yüzden küresel ısınmaya sebep olan gaz emisyonlarını radikal oranda düşürmek artık bir ölüm kalım meselesi haline gelmiştir.

Avrupa Solu, küresel ısınmayı durduracak ve tersine çevirecek zorunlu hedeflerin oluşturulmasına yönelik tüm kararları destekliyor. Devletleri katı engellemelere bağlı kılan ve tam olarak uyulmaması halinde ağır cezalar öngören bir Kyoto Sonrası Küresel Eylem çerçevesi talep ediyoruz.

Fakat biliyoruz ki bu sorun, siyasetin kendini meselenin dışında tutması ve çözümü piyasalara bırakması yüzünden bugün çarpıcı boyutlara ulaşmıştır. İklim değişikliği ile mücadele yalnızca ekonomiyi fosil yakıtlarından bağımsız kılmakla ve enerji kullanımını düşürmekle değil, aynı zamanda bilhassa ülkelerimizin ve kentlerimizin uygarlık ve tüketim modelleriyle de ilişkilidir.

Uzlaşmaya vardığımız ikinci eylem, iklim değişikliğinin uygarlığa ilişkin ortaya çıkardığı zorunlulukları anlamayanlara yöneliktir. Bizim Avrupamız, resmi makamların ekolojik olarak sürdürülebilir bir gelişmeyle yakından ilgili olduğu bir Avrupa'dır. Bizim Avrupamız, doğayı ve doğal kaynakları koruyan, yenilenebilir enerjinin, temiz toplu taşıma için yatırımların yapıldığı uyumlu şehirlerin Avrupası'dır. Ekolojik bir ekonomi ve tarıma sahip, toplumların çıkarına ve küremizdeki tüm halklarla dayanışma içinde bir Avrupa'dır.

Bizler, savaşa karşı çıkan, barıştan ve silahsızlanmadan yana olan soluz

Afganistan'a ve Irak'a yapılan müdahaleler demokrasi ve insan hakları adına yapıldı; ancak yalnızca ölüm, acı ve yeni çatışmalar doğurdu. Eğer savaş ve terör döngüsünü durdurmak istiyorsak, işgalleri sona erdirmenin zamanı gelmiştir. Özellikle Orta Doğu'da barış ve insan hakları için eyleme geçmenin vakti gelmiştir.

Washington'da bu kez İran'a karşı yeni bir savaşın hazırlığını yapanlar vardır. Avrupa hükümetleri yaklaşmakta olan bombaları reddetmelidir. Yalnızca Ortadoğu'nun nükleer silahlardan arındırılması yeni askeri maceraları engeller.

İran nükleer programı etrafında şekillenen çatışma, uluslararası hukuka saygı çerçevesinde yapılacak müzakerelerle sonuca ulaşabilir ve bu şekilde sonuçlandırılmalıdır. Tehdit dilinden vazgeçilmelidir.

Hem dünyada, hem kıtamızda barış, Avrupa Birliği'nin resmi politikası olmalıdır. Washington'un Çek Cumhuriyeti ve Polonya'ya kurmayı planladığı füzesavar sistemi, Avrupa için reşit olmadığının belgesi ve Rusya'ya karşı bir kışkırtmadır. Avrupalılar Soğuk Savaş'ın ne olduğunu biliyorlar ve bir Soğuk Savaş daha istemiyorlar.

Üzerinde uzlaştığımız üçüncü husus tüm Avrupalılara yöneliktir. Daha barışçıl ve adil bir dünyanın kaygısını taşımak zorundayız. Bunun için de silahlanma yarışını reddeden, kalıcı silahsızlanma ve dönüşüm için çabalayan ve bunun bütün sorumluluğunu üzerine alan bir Avrupa istiyoruz. Bu, siyasi olarak ABD'den bağımsız, siyasi-askeri engellerle akıl yürütmenin üstesinden gelmek ve mevcut durumu aşmak için katkı sunan bir Avrupa'dır; sınırları içinde yabancı askeri üslerin bulunmadığı bir Avrupa'dır.

Bizler, halkların kararlarına inanan soluz

Avrupa hükümetleri AB Lizbon Anlaşması'nı "Avrupa'nın zaferi" olarak sunuyorlar. Ne yazık ki, durum böyle değil. Lizbon Anlaşması, Fransa ve Hollanda halkları tarafından reddedilen Nice Anlaşması'nın yerini alarak onun temel noktalarını aynı biçimde yineliyor. Metin, Avrupa'nın siyasi, finansal ve para kurumlarının uygulaması gereken eski Avrupa Anayasası Anlaşması'nın serbest ve çarpık rekabet ilkesini ve başlıca politikalarını bir kez daha teyit ediyor. Sonuç, güvencesiz iş ve yaşam; ücretlere, sosyal güvenceye ve kamu hizmetlerine karşı saldırılar olarak karşımıza çıkıyor.

Aslında bilinmesi gereken, bu kez hükümetlerin gerçekten de halkları karar alma mekanizmalarından dışlamak istediğidir. Avrupa Solu, yeni AB Anayasası'na HAYIR diyor. Avrupa Solu, zorlukları bahane ederek demokrasiden fedakârlık etmeyi reddediyor. Bilâkis; bizler biliyoruz ki, Avrupa'nın sorunları daha fazla demokrasi ile aşılabilir. Eğer seçkinler ve yurttaşlar arasındaki uçurum derinleşmeye devam ederse, Avrupa başarısız olacaktır.

Üzerinde uzlaştığımız dördüncü eylem, AB'nin halkları ile birlikte gerçekleşecektir: Lizbon Anlaşması'nı reddediyoruz ve Avrupa projesinin geleceğine ilişkin herkesin tartışmaya katılmasının yolunu açan halk oylamasını destekliyoruz.

Avrupa için bir tasarımımız var

Biliyoruz ki, tek başına hiçbir hükümet değişikliği varolan politikalarda bir farklılık yaratmamaktadır. Yeni adalet ufukları, Avrupa Birliği'nin ülkelerimize dayattığı politikalara erişebilecek bir değiştirme iradesini gerekli kılmaktadır.

Avrupa'yı değiştirmek istiyoruz

Bizim Avrupa'mız, Avrupalılara daha fazla demokrasi, emekçilere tam istihdam ve sosyal güvenlik, ırkçılıkla mücadele ve göçmenler için eşit haklar, kadınlara ve eşcinsellere yönelik her türlü ayrımcılığa son verme ve eşit fırsatlar vaadeden bir Avrupa'dır.

Bizim Avrupamız, farklı bölgeler arası dayanışma getiren, dil ve kültür çeşitliliğine saygı gösteren, evrensellik macerasını kucaklayan ve tektipleştirilmeyi reddeden bir Avrupa'dır. Teröre karşı savaş adına yürütülen hiçbir politikanın küçültemeyeceği bir özgürlükler Avrupası'dır.

Bu Avrupa, kendini barışa ve iklim değişikliği ile mücadeleye adamakta; yoksul ülkelerle dayanışmayı ortaya koymakta ve insan haklarının, sosyal hakların ve çevre haklarının küreselleşmesini desteklemektedir. Bu Avrupa, lağvedilmesi gereken NATO'nun genişlemesini değil, tüm Avrupa'yı kapsayan bir güvenlik sisteminin oluşturulmasını ve tüm Avrupa'nın işbirliğini gerektirmektedir.

Mücadele edip umudu yeniden yeşertmeye değer

Avrupa Sol Partisi, partilerin, bugünün güçlükleri ile yüzleşerek yüzlerini geleceğe dönen kadınların ve erkeklerin ağıdır. Partilerimiz, üzerinde uzlaştığımız dört eylem etrafında kendi gündem ve mevcut önceliklerine göre hep birlikte inisiyatifler geliştirecektir. Diğer aktivistleri de bu kampanyalara katılmaya davet ediyoruz. Hafızalarımız var ve geçmişten dersler çıkarmaktayız. Ortak kültürümüzü canlandırıyoruz. Çeşitliliği bir sorun olarak değil, bir değer olarak görüyoruz. Ve sınırları aşıyoruz; çünkü yaşadığımız çağın güçlükleriyle yüzleşmeye hazır, yeni bir sol için bu şarttır.
Prag, 25 Kasım 2007

Avrupa Sol Partisi Kuruluş Manifestosu

Avrupa yeni bir umut yükseliyor. Yeni bir görüş artan sayıda Avrupalıyı etkiliyor ve onları insanlığı yeni bir toplumsal ve kültürel tuzağa düşürme girişimi olan kapitalist tek yön dayatmasına karşı büyük hareketlere katarak birleştiriyor. İnsanların koşulları, toplumsal konular ve bireyler, güvensizlik, belirsizlik ve kararsızlıkla açıklanıyor. Kapitalist sömürüye karşı yeni bir direniş güçlü bir şekilde ortaya çıkıyor. Kapitalist küreselleşme politikaları tarafından üretilen felaketlerden giderek daha fazla etkilenen kadınların ve erkeklerin yaşamlarını değiştirmek için yeni bir seçenek var.

Dünya çapında yeni iktidar biçimleri ulus devletlerde, ittifak sistemlerinde ve II. Dünya Savaşı sonrası dünya düzeninde krizlere yol açıyor. Bush doktrininde dile getirilen kalıcı savaş teorisi, terörizmin kaynağı olan eşitsizliğin nedenlerini besleyerek büyütüyor ve demokrasinin alanını daraltıyor.

Bizim için Avrupa, uluslararası ilişkiler anlamında, başka bir toplum için verilen mücadelelerin yeniden doğduğu alandır. Barışın tesis edilmesi ve varolan kapitalist toplumun dönüşümü bu girişimin faaliyet alanı olacaktır. Bizler kapitalist ve ataerkil mantığı aşan bir toplum için çabalıyoruz. Amacımız insan özgürlüğü, kadınların ve erkeklerin her türlü baskıdan, sömürüden ve dışlanmadan kurtarılmasıdır.

Bizler, hem ulusal hem de uluslararası anlamda sosyalist, komünist ve emek hareketinin, feminizmin, feminist hareketin ve cinsiyet eşitliğinin, çevreci hareketlerin ve sürdürülebilir kalkınmanın, barışın ve uluslararası dayanışmanın, insan haklarının, insanlığın ve antifaşizmin, ilerici ve özgürlükçü düşüncenin değerlerini ve geleneklerini temel alıyoruz.

Bizler Avrupa’daki Sol’un rolünü ve görevini varolan kapitalist toplumların gerekli dönüşümü için sağlam alternatifler ve öneriler geliştirerek radikal bir politika değişikliği için geniş bir toplumsal ve siyasi ittifak oluşturmaya katkı olarak anlıyoruz. Bu yüzden sorumluluğumuzu ve yapabileceklerimizi, kendi yaşamlarının bir koşulu olarak daha eşit bir toplum için harekete geçen herkese yön göstermek olarak görüyoruz. Bizler sol politikaları dayanışmanın, demokratik, toplumsal ve çevreci alternatiflerin yürütülebilmesine katkı sağlayan bağımsız, kendine güvenen uzun süreli birer siyasi proje olarak oluşturmak istiyoruz.

Bu yüzden, dünyadaki gelişmelerden ayrılmayan geleneksel siyaset seviyeleri olan ulus devletlerin, bölgelerin ve belediyelerin yanı sıra, bütün Avrupa kıtasının olduğu gibi Avrupa Birliği de alternatif siyasetler için artan öneme sahip bir alan haline geliyor.

Bu nedenle “alternatif küreselleşmeci hareketin” dünya çapındaki alanı olarak, geleneksel toplumsal, işçi, feminist, çevreci ve demokratik hareketlerin içinde ve üzerindeki etkisi, karşılıklı işbirliği olarak görüyoruz. Güçlü dünya iktidarlarının “özel alanlarına” karşı olan bütün bu hareketler, barış, demokrasi, toplumsal adalet, özgürlük, cinsiyet eşitliği ve doğaya saygı gibi temel haklarını yeniden kazanmak isteyen değişik özneler tarafından doldurulan “kamu alanları” olarak ortaya çıkıyorlar. Ve Sol bunların bir parçasıdır. Bu, politika değişikliği için yeni bir kaynak sağlıyor.

Değişik Avrupa ülkelerinde olağanüstü kültürel ve siyasi deneyimler ve toplumsal mücadeleler Avrupa sosyal modelinin orijinal karakterini belirledi. Bizler bugün özelde Maastricht Anlaşması politikalarına ve Avrupa Merkez Bankası kararlarına göre belirlenen piyasa değerlerine değil bu siyasal ve kültürel kökenlere bakıyoruz.

Avrupa’da, her birimizin ülkesinde, büyük mücadeleler sonucu elde edilen dayanışmanın ve toplumsal kazanımların altını boşaltan büyük sermaye ve lobilerinin çıkarları doğrultusunda, hükümetler tarafından hayata geçirilen küresel kapitalizmin politikaları sonucu insanlar acı çekiyor. Emeklilik sistemlerine genel bir saldırı var, sosyal güvenlik özelleştiriliyor ve parçalara ayrılıyor, kamu hizmetleri azaltılıyor ve sağlık, eğitim, kültür gibi önemli alanlar ve su ve diğer doğal kaynaklar gibi ortak kullanımlar piyasa kurallarına terk ediliyor, emek pazarı ihmal ediliyor ve kuralsızlaştırılıyor. Sendika karşıtı baskı ve göçün suç olarak kabul edilmesi politikası yükseliyor.

Emekten tüm yaşam çemberine her şey değişiyor. Şu andaki Avrupa da işsizlik,güvensizlik, Balkan savaşlarında, Afganistan’da ve Irak’ta gösterildiği gibi askerileşmenin dışa yönelmesi ve neo-liberal politikalara karşı muhalefet edenlere karşı uygulanan baskıcı ve özgürlüğü kısıtlayıcı yasalar yoluyla askerileşmenin iç yönelmesi giderek büyüyor. Bu süreç toplumun artan sayıda kesiminin siyasete yabancılaşmasını sağlıyor ve yoksullar arasında savaş üretiyor, popülizmi, ırkçılığı ve anti-semitizmi yeniden ortaya çıkarıyor.

Avrupa’da Üçüncü Yol’un sosyal demokrat görüşü başarısız olmuştur çünkü bu gelişmeye karşı durmamış ve alternatif üretmemiş, dolayısıyla ilerletmiştir. Bu durum varolan dünyayı değiştirmek isteyen Sol’a olanaklar yaratıyor ve daha büyük bir sorumluluk yüklüyor. Ancak bizler devrimci bir esinle büyük başarılar elde ettiği gibi büyük yenilgiler ve trajediler de yaşayan güçler gibi 20.Yüzyıl’daki geleneksel yolu izleyemeyiz.

Toplumu değiştirebilmek için eylemlerimizi genişletmemiz gerek. Avrupa’da alternatif, radikal, çevreci ve feminist bir Sol inşa etmek, başlayan yeni çevrime meydan okumaktır. Hareketlerin çoğulcu yapısı bu yeni siyasi güç yoluyla kesişebilir çünkü bizler toplum ve siyaset arasında yeni bir ilişki geliştirmek istiyoruz.

Bizler başka bir Avrupa için proje inşa etmek ve AB’ye yeni bir içerik kazandırmak istiyoruz: ABD hegemonyasından kurtulmuş, dünyanın güneyine açılmış, kapitalizmin sosyal ve siyasal modeline alternatif olan, artan askerileşmeye ve savaşa karşı aktif, çevrenin korunması tarafında olan ve toplumsal ve ekonomik olanlarda dahil insan haklarına saygı duyan bir AB. Bizler Avrupa’da yaşayan herkesin yurttaşlık hakkını savunuyoruz.

Bizler, DTÖ’nün ve IMF’nin anti-demokratik ve neo-liberal politikalarından, yabancı askeri üslerden ve dünyada askeri rekabete ve silahlanma yarışına yol açacak herhangi bir Avrupa ordusu modelinden kurtulmuş bir Avrupa istiyoruz.

Bizler, barışın ve dayanışmanın olduğu, nükleer silahların ve kitle imha silahlarının olmadığı bir Avrupa, savaşı uluslararası çatışmaları çözecek bir araç olarak görmeyen bir Avrupa istiyoruz. Bu özelde BM çözümlerine göre çözülmesi gereken İsrail-Filistin çatışmasını kapsıyor.

Bizler -bu kıtanın sol kanat politik güçleri- değişim için yeni bir gücün yükselmesine yardım etmek istiyoruz.

Bizler –komünist, sosyalist, demokratik, çevreci, feminist esinli,neo-liberalizme karşı ve toplumsal değişimden yana olan partiler ve siyasi örgütler- yeni bir siyasi öznenin doğumunu gerçekleştirmek istiyoruz: Avrupa Sol Partisi (ASP).

Bizler, küreselleşme sorunu, dünya barışı, demokrasi ve sosyal adalet, cinslerin eşitliği, özürlü insanların hayatlarını belirlemesi, sürdürülebilir ve dengeli kalkınma ve kendine özgü kültürel, dinsel, ideolojik tercihler veya cinsel yönelimler gibi yeni terimleri tanımlayabilmemizi sağlayacak bu yeni umudu somutlaştırmak istiyoruz.

Bizler Avrupa’nın köklü bir toplumsal ve demokratik bir dönüşümünün gerekliliğini görüyoruz. Evet, kutsal kabul edilen “rekabetin serbest olduğu piyasa ekonomisi” dogmasıyla, mali piyasaların ve çokulusluların gücüyle yüzleşen, ve yurttaşlarımızı kendi adlarına yürütülen politikaların aktif müdahili haline getiren mücadeleleri yoğunlaştırma zamanı gelmiştir.

Durgunlukla ve işsizliğin artışıyla karşılaşan, “istikrar paktı”na ve Avrupa Merkez Bankası yönelimlerine, başka bir ekonomik ve toplumsal politika ve tam istihdam ve eğitim lehinde toplumsal öncelikler, kamu hizmetleri ve çevre için cesur yatırım politikaları yönünde itiraz edilmelidir. Sermaye akışları mutlaka vergilendirilmelidir. Öncelikler para değil insanlık lehinde değiştirilmelidir.

Bizler Avrupa’nın her yerinde ücretli çalışanların işyerlerindeki haklarını geliştirmek için çalışmayı üstleniyoruz. Bizler kamu hizmetlerini herkesin eğitime, suya, yiyeceğe, sağlığa, enerjiye ve ulaşıma eşit ulaşımını garantileyen vazgeçilmez araçlar olarak görüyoruz. Bizler herkese sosyal haklar sağlayan modernize edilmiş, merkezi olmaktan çıkarılmış ve demokratikleştirilmiş kamu hizmetlerinden yanayız.

Bugün on ülke daha Avrupa Birliğine katılıyor ve diğerleri katılma isteklerini gösteriyor. Ancak hem bu ülkelerde hem de halihazırda AB üyesi olan ülkelerde genişlemeye tereddütle yaklaşan veya kesin olarak karşı çıkan önemli sayıda siyasi ve toplumsal güç var. Bu eğilimler AB’nin şu andaki stratejik tercihlerinden dolayı girilen çıkmazlar yüzünden güçleniyor.

ASP –Balkan devletleri ve diğer Doğu Avrupa ülkeleri gibi- şu anda AB dışında bulunan ülkelere esas olarak dönüşümleri yüzünden kaynaklanan itirazlara tepki gösterir. AS bu ülkelerdeki demokrasiden, barıştan ve toplumsal adaletten, toplumsal ve ekonomik kalkınmadan ve demokratik kurumların güçlendirilmesinden yana olan tüm demokratik güçlerin yanında durmaya hazırdır.

Bizler, Avrupa Parlamentosu ve ulusal parlamentolar ve temsil komiteleri(Ekonomik ve Sosyal Komite ve Bölgeler Komitesi) gibi seçilmiş kurumların daha fazla eylem ve kontrol gücü olması yönünde hareket etmek istiyoruz. Bugün, tartışılan “Anayasal Anlaşma” ile ilgili kapsamlı düşüncemiz her ne olursa olsun Büyük Güçlerin Yönetimine muhalifiz. Biz empoze etmeyi ümit ettikleri, önemli bir toplumsal baskıya yol açacak olan ultra-liberal ekonomik kriterleri ve askerileşmeyi kabul etmemiz beklenemez.

Avrupa’nın inşasının her aşamasında ve tüm seviyelerinde yurttaşların etkisi, katılımı ve kontrolü mücadelesini sürekli genişleteceğiz.

Son olarak, Avrupa Birliği’nin krizinin kalbinde Demokrasi var. On yıllardır Avrupa Birliği büyük kültür ve dil çeşitliliği önemsenmeden halktan yoksun ve çoğu kez ona karşı bir biçimde yukarıdan inşa edildi.

Ama şimdiden bir şeyler değişmeye başladı. Savaşa karşı büyük toplumsal,sendikal, işçi sınıfı ve yurttaş mücadeleleri durumu değiştirmeye başladı. Sadece birkaç yılda barışı, insan haklarının eşitliğini, gezegene saygıyı destekleyen yaygın toplantılara büyük katkılarda bulundular. Toplumsal dönüşümün siyasi güçleri olarak bizler, neo-liberal politikalara kararlı bir şekilde saldıran bu yeni dinamiğe katkıda bulunmak istiyoruz. Sosyal Forumlar şu andaki neo-liberal Avrupa’ya karşı düşünmenin, karşı koymanın ve ona halkçı ve sivil alternatifler üretmenin başlıca yerleri oldular. Sosyal hareketler, toplumsal ve yurttaş mücadeleleri kendi dinamiklerine, çözümleme bağımsızlıklarına, önerilerine ve girişimlerine sahipler. Bizler her türlü ayrımcılığa karşı sadece işçilerin ve sendikaların haklarını koruma tarafında değiliz, ama aynı zamanda işsizleri ve geçici işlerde çalışanları da içerecek şekilde işçilerin haklarını genişletmekten ve işyerinde ve ekonomik yaşamın her seviyesinde demokrasiyi genişletmekten yanayız.

Bizler, toplumsal, çevreci, sürdürülebilir kalkınmanın alternatif bir yolunu ve önleyicilik ilkesi esasıyla çevrenin korunmasını temel alan, çevre dostu teknolojilerin kullanılmasını, yaşam boyu toplumsal dayanışmayı, yeni işler yaratmayı ve dünyanın elverişsiz bölgelerine yardım edilmesini öngören ekonomik bir yeniden yapılanmayı destekliyoruz.

Bizler, AB’deki önemli demokratik ve bölgesel kurumsal organlar olan Bölgeler Komitesi ve Ekonomik ve Sosyal Komite’nin karar verici Avrupa kurumları içinde yer alarak, artan bir rol üstlenmesini destekleyeceğiz.

AB’de çok çeşitli çıkarlar birbirleriyle çatışma içinde. Bizim göre bu sınıf mücadelesi için ve çalışanların çıkarlarını ve demokrasiyi savunmada, Avrupa Parlamentosu’da içinde olmak üzere örgütleri ve kurumlarıyla Avrupa toplumunu savunmak için yeni bir siyasi alan yaratıyor.

ASP, barışın, demokrasinin ve toplumsal adaletin sürekli yayıldığı bir görüş içinde, olacağını düşündüğü büyük değişiklikleri gerçekleştirmeye katkıda bulunma görevini üstleniyor.

Hep birlikte savaşlardan ve sömürüden kurtulmuş adil bir dünya, yeni bir toplum için mücadele edelim.

Hep birlikte başka bir Avrupa mümkündür diyoruz. Gelecek buradadır- tarih asla sona ermez.
Avrupa Sol Partisi Kuruluş Kongresi
Roma, 8-9 Mayıs, 20

Avrupa Sol Partisi Tüzüğü

Giriş

Bizler, bugünün sosyal ilişkilerinin farklılıklarımızı, tarihimizi ve ortak değerlerimizi temel alarak barışçı ve sosyal bir topluma doğru tutarlı bir dönüşümü için çabalayan Avrupa kıtasındaki alternatif ve ilerici Sol’un demokratik partilerini birleştirdik.

Bu yüzden bizler sosyalist, komünist ve işçi hareketinin, feminizmin, feminist hareketin ve cinsiyet eşitliğinin, çevreci hareketin ve sürdürülebilir kalkınmanın, barışın ve uluslararası dayanışmanın, insan haklarının, insanlığın ve anti faşizmin, ilerici ve özgürlükçü düşüncenin hem ulusal hem de uluslararası değerlerine ve geleneklerine bağlıyız. Kapitalist sömürüye, çevresel yıkıma, siyasi baskılara ve savaşlara, faşizme ve diktatörlüğe, ataerkil egemenliğe ve “diğerlerine” yönelik ayrımcılığa karşı verilmiş mücadelelerin geleneğinde birlikte çalışıyoruz.
Milyonlarca insanın toplumsal haklarını korumaktan esinlenmiş ve ona adanmış olan hareketimizin bu mirasını savunuyoruz. Bu mücadelelerin anılarını, bu mücadele yolunda verilen kurbanları ve çekilen acıları da unutmadan canlı tutuyoruz. Bunu, sosyalist ve komünist ideallere tamamen ters, demokratik olmayan stalinist uygulamaları ve suçları tartışarak yapıyoruz.

21 yy. ın başında kapitalist toplumlardaki siyasal ve ekonomik gelişmeler Sol partilere, demokratik hareketlere ve alternatif toplumsal güçlere ihtiyaç ve olanaklar yarattı. Doğu ve Batı’dan, Kuzey ve Güney’den daha fazla ülkenin entegre olacağı yeni bir boşluk olarak Avrupa, Sol güçler için siyasi öncülüğü yeniden üstlenmek için hem bir fırsat hem de bir yüzleşme alanıdır.

Bunları, sözde siyasi ve ekonomik seçkinleri tarafından insanların günlük yaşamlarına sokma istedikleri neo-liberal politikalarıyla birlikte mali egemenlik gruplarının kesin reddi ve kapitalizme alternatif geliştirme yoluyla yapıyoruz.
Ve bizler bunu farklılıklardan arınarak değil, birçok konu üzerinde farklı bakış açılarına sahip olarak yapmak istiyoruz ve yapmalıyız. Ama bizler, siyasi işlevsizleşmeye karşı direnişte ve özgürlüğü, eşitliği, adaleti ve dayanışmayı amacı olarak gören bir alternatif için mücadele vermekte birleştik.

Bu uluslararası yakınlaşmayla bizler:

Sol Avrupa’da ve dünyada toplumlarımızın şekillendirilmesinde sorumluluk almayı, siyasi alternatif üretmeyi, onları halk arasında beğenilir hale getirmeyi ve gereken çoğunluğu kazanmayı istiyor.

Liberal enternasyonalizm ve küreselleşme doğanın bir gerçeği değil, siyasi gelişmelerin ve kararların bir sonucudur. Bu yüzden bizler neo-liberal politikalara, savaşa ve askerileşmeye karşı duruyoruz. Tam şuanda insanlara dünyanın bir eşya olmadığı, barışın, demokrasinin, sürdürülebilirliğin ve dayanışmanın mümkün olduğu bir dünyanın cesareti ve güveni verilmelidir diyoruz.

1. Genel maddeler, bileşim ve üyelik

Madde: 1

Burada kısaca “AS” olarak anılacak olan “Avrupa Sol Partisi”, fikir birliği temelinde çalışan bağımsız ve egemen Avrupa sol kanat partilerinin ve siyasi örgütlerinin esnek, merkezi olmayan ortaklığıdır.

Madde: 2

AS’nin kurucu üyeleri, Avrupa Birliği’ne üye ve aday ülkelerin, birlikte çalışan ve Avrupa da ki siyasetin her seviyesinde siyasi programında (manifesto) belirtildiği üzere anlaşmalara, temel ilkelere ve siyasi amaçlara dayanan çeşitli şekillerde işbirliği gerçekleştiren sosyalist, komünist, kızıl-yeşil ve diğer demokratik partilerdir. Avrupa Sol’unun Tüzüğü üzerinde anlaşma Avrupa Sol Partisi üyeliğinin ilk koşuludur.

AS’ye üyelik siyasi programın amaçlarına ve ilkelerine katılan ve bu tüzüğü kabul eden her Avrupalı sol parti ve örgüte açıktır. Üyelikleri diğer üyeler tarafından onaylanacaktır.

Diğer partiler ve örgütler gözlemci statüsü için başvurabilirler ya da üyeler tarafında AS’ye gözlemci olmak üzere davet edilebilirler.

Madde: 3

Avrupa Sol’u aşağıdaki partilerden oluşur:

Tüm haklara sahip partiler ve siyasi örgütler

Gözlemci partiler veya örgütler

Avrupa Sol’unun tüm haklara sahip kurucu üyeleri şunlardır:

Avusturya Komünist Partisi

Demokratik Sosyalizm Partisi, Çek Cumhuriyeti

Estonya Sosyal Demokrat İşçi Partisi

Fransız Komünist Partisi

Demokratik Sosyalizm Partisi, Almanya

Solun, İlericilerin ve Hareketlerin Koalisyonu-Synaspismos, Yunanistan

İşçi Partisi, Macaristan

Komünist Yeniden Yapılanma, İtalya

Sosyalist İttifak Partisi, Romanya

Komünist Yeniden Yapılanma, San Marino

Slovakya Komünist Partisi

İspanya Komünist Partisi

Katalonya Birleşik Alternatif Sol’u, İspanya

Birleşik Sol, İspanya

İsviçre Emek Partisi

Madde: 4

AS Partisi, Avrupa Birliği’nin tüm resmi dillerinde olduğu gibi, AS üyesi partilerin bulunduğu her ülkenin resmi dilinde bir ad alır.

"Partit de L 'Esquerra Europea" or "Esquerra Europea" or "EE" in Catalonian

"Strana evropské levice" or "Evropská levice" or "EL" in Czech

"Party of the European Left" or "European Left" or "EL" in English

"Euroopa Vasakpartei" or "Euroopa Vasak" or "EV" in Estonian

"Parti de la Gauche Européenne" or "Gauche Européenne" or "GE" in French

"Partei der Europäischen Linken" or "Europäische Linke" or "EL" in German

"Κομμα της Ευρωτταικης Αριστερας" oder "Ευρωτταικη Αριστερα" or "EA" in Greek

"Európai Baloldali Párt" or "Európai Bal" or "EB" in Hungarian

"Partito della Sinistra Europea" or "Sinistra Europea" or "SE" in Italian

"Partido da Esquerda Europeia" or "Esquerda Europeia" or "EE" in Portuguese

"Partidul Stîngii Europene" or "Stînga Europeana" or "SE" in Romanian

"Európska lavicová strana" or "Európska lavica" or "EL" in Slovakian "Partido de la Izquierda Europea" or "Izquierda Europea" or "IE" in Spanish

Avrupa Sol’unun merkezi Brüksel’dedir.

Madde: 5

AS;

AB üye ülkelerindeki demokratik ve alternatif Sol’un ortak siyasi eylemlerine Avrupa düzeyindeki kadar katkıda bulunmayı;

Partilerin, üyelerinin ve sempatizanlarının toplumculuk, özgürlükçülük, çevrecilik, barışçılık gibi demokratik ve ilerici düşüncelerini ve eylemlerini geliştirmeyi ve bu nedenle günümüz kapitalizmine üstün gelmek ve toplumları dönüştürmek için gerekli olan, partilerin özgürlükçü, demokratik, barışçı, toplumsal, çevreci ve sürdürülebilir politikaları geliştirici eylemlerini desteklemeyi;

Varolan kapitalist ilişkilerin üstesinden gelebilme mücadelesinde demokratik yolları kullanmayı;

Her seviyede partilerin ve örgütlerin işbirliğini sağlamlaştırmayı;

Çözümlemelerinin karşılaştırılmasını ve Avrupa düzeyindeki yönelimlerinin koordinasyonunu ilerletmeyi;

Avrupa düzeyinde benzer hedefleri olan diğer siyasi örgütlerle işbirliği yapmayı;

Bizim değerlerimize ve amaçlarımıza uygun bir Avrupalı kimliği geliştirmeyi aktif bir şekilde destekleyecek “Avrupa halkla ilişkiler çalışması” yapmayı;

Avrupa çapında referanduma ve seçimlere hazırlanmada işbirliğini;

AS’nin ve üye partilerinin diğer parti, parti ağları ve DKÖ’lerle Avrupa çapındaki çalışmalarını hazırlamayı ve desteklemeyi her AS üyesinin veya siyasi örgütünün kendi ülkesiyle ilgili alacağı kararlar, yapacağı tercihler, kesinlikle ulusal partilerin tasarrufundadır.

AMAÇLAR

AS günlük yaşamın her alanında tamamen cinsiyet eşitliğini desteklemektedir. Feminizm, ?, ve cinsiyet demokrasisi AS’nin gelişmesinde işlev kazanmasında temel ilkelerdir.

Madde: 6

(1) AB üyesi devletlerden veya AB üyesi olmayan devletlerden gelen partiler veya siyasi örgütler, herhangi bir düzeyde parlamenter temsilcisi olmaksızın Avrupa Sol’unun tam haklara sahip üyesi olabilirler.

(2) AS üyeliği, AS’nin amaçlarına ve ilkelerine ters olmadığı sürece, Avrupa Birliğinin dışında olanlarda dahil, başka kurumlara üyeliği yasaklamaz. AS’nin yapısı, AS’ye siyasi olarak yakın olan siyasi örgütlerin eylemlerinde yer almasına izin verecek esnekliğe sahiptir. Buradaki ana ilke AS’nin temel duruşlarına siyasi uygunluktur.

(3) AS üyeliğine başvuru, Yürütme Kurulunun önerisiyle Başkanlar Konseyi ve Kongre tarafından tartışılır ve onaylanır.

(4) Tüzüğe ve siyasi amaçlara ciddi bir şekilde zarar veren üye partilerin veya siyasi örgütlerin eylemlere katılmalarının kalıcı veya geçici olarak ertelenmesi, veya AS üyeliğinin iptali, kabul edilme şartlarıyla aynı prosedürü içerir.
(5) Toplantılarda yer alan gözlemci partiler veya siyasi örgütler danışmandırlar. Yürütme Kuruluna inceleme veya karar alma için önerilerde bulunabilirler.

(6) AS’den ayrılmak isteyen üye partiler veya siyasi örgütler bunu resmi olarak açıklamak zorundadırlar.

2. AS'nin organları ve karar alma süreci

Madde: 7

Avrupa Sol’u aşağıdaki organlara sahiptir:

* Kongre
* Başkanlar Konseyi
* Yürütme Kurulu

Çalışma Yöntemi

Madde: 8

AS organlarının çalışmaları açık ve şeffaf olarak yapılır, belgeleri basılır. AS belgeleri ve materyalleri tüm üye partiler ve siyasi örgütlere sağlanır.

Cinsiyet demokrasisi değerlerine saygı duyularak, tüm organlarda (Başkanlar Konseyi hariç) %50 kadın olmalıdır.

Çoğulcu bir kurum olarak, AS’nin uygulamaları farklı duyarlılıkların haklarını koruyacak şekilde seçilir.

Madde: 9

AS diğer Avrupa organlarındaki ve ağlarındaki Sol’un parlamenter gruplarıyla yakın işbirliği için çabalar.

AS Avrupa Sol’u gençlik örgütleriyle işbirliği yöntemleri geliştirir.

Kongre

Madde: 10

Kongre:

Temel belgelerin ve tüzüğü onaylar ve uygular.

Başvuran partilerin veya siyasi örgütlerin girişini onaylar.

Kongre:

Rotasyon ilkesini benimseyen Başkanlar Konseyinin önerisi temelinde AS Başkanını ve Başkan Yardımcısını seçer;

Yürütme Kurulunun önerisi temelinde baş saymanı seçer;

Her üye partinin gösterdiği adaylarla uyumlu bir şekilde, her partinin iki üyesini içeren Yürütme Kurulunu seçer;

En az üç olmak üzere tek sayı olacak şekilde denetçi seçer;

Yürütme Kurulunun yedek üyelerini seçer

Başkanlar Konseyiyle uyum içinde eylem planını oluşturur.

AS’nin siyasi değerlendirmelerine karar verir ve Yürütme Kuruluna tavsiyede bulunur.

Avrupa Parlamentosu seçimleri için dikkatli bir şekilde yol gösterir.

Yürütme Kurulu tarafından sunulan önceden belirlenmiş bir süre için gerçekleştirilen eylemler için hazırlanan raporu yorumlar;

Siyasi gelişmelerle ve özel sorularla ilgili üye partiler ve siyasi örgütler arasında/birlikte tartışmalar önerir;

Madde: 11

Kongre en azından her iki takvim yılında bir kez toplanmalıdır. Olağanüstü Kongre toplanmasına da karar verebilecek olan Yürütme Kurulu tarafından toplanır.

Kongre bir sonraki Avrupa Parlamentosu seçimlerinden en az altı ay önce toplanmalıdır.

Kongreler, Avrupa Birliği üye devletlerinde veya AS üye partilerinin veya siyasi örgütlerinin bulunduğu Avrupa Devletlerinde sıra ile yapılır.

Kongre delegelerin en az %25’inin isteğiyle toplanabilir.

Madde: 12

Kongre:

Her üye partinin 12 delegesini içerir. Bir sonraki Kongre için gereken delege sayısı o Kongrede belirlenir.

Delegeler kendi partileri tarafından seçilir.

Kuruluş Kongresi için gerekli delege sayısı Başkanlar Konseyi tarafından belirlenir. Partilerin delege sayısının tümünü kullanması gerekli değildir.

Oy kullanma hakkı olmayan diğer tüm katılımcılar, gözlemciler:

Örn:

Gözlemci partilerin ve örgütlerin temsilcileri,

Delege olmayan Yürütme Kurulu üyeleri

Davetliler, konuklar, Avrupa Parlamentosundaki Sol Grupların üyeleri, Ulusal Parlamento üyeleri ve diğer Avrupa kurumlarındaki temsilciler.

Madde: 13

Ayrıca, Yürütme Kuruluna diğer parti örgütlerin temsilcilerini Kongreye davet etme izni verilmiştir.

Başkanlar Konseyi

Madde: 14

Başkanlar Konseyi yılda en az iki kez toplanır.

Üyeleri:

Tüm üye partilerin başkanları

AS Başkanı ve Başkan Yardımcısı

Başkanlar Konseyi diğer EL organlarının temsilcilerini veya EL üye partilerinin sorumlularının bu toplantılara katılmaya davet edebilir.

AS Kuruluş Kongresi hazırlıkları için bütün üye partilerin başkanlarının bulunduğu bir ön başkanlar konseyi oluşturulmuştur.

Madde: 15

Başkanlar Konseyinin, Yürütme Kurulu nazarında, girişimde bulunma ve önemli siyasi konularda itiraz hakkı bulunur.

Başkanlar Konseyi, Yürütme Kurulu ve Kongreden geçen çözümleri ve tavsiyeleri benimser.

Başkanlar Konseyi AS üyeliğine başvuruları karara bağlar.

Yürütme Kurulu

Madde: 16

Yürütme Kurulu'nu:

Başkan ve Başkan Yardımcısı

Sayman

Kongre tarafından her üye partiden üzere cinsiyet kotası temelinde seçilecek olan iki üye

Sekretarya Başkanı (oy hakkı olmaksızın) oluşturur.

Madde: 17

Yürütme Kurulu toplantıları yılda en az dört kez yapılır.

Yürütme Kurulunun toplanması üye bir parti veya siyasi örgüt tarafından istenebilir.

Madde: 18

Yürütme Kurulu Başkanlar Konseyiyle uyum içinde Kongre kararlarını ve yönelimleri uygular.

AS’nin Kongreler arasında siyasi rehberliğini yapar. Planlar önerir ve siyasi girişimleri başlatır, konferanslar veya toplantılar düzenler. Çalışanlarının ve konularının Kurul tarafından seçilip belirlendiği, kalıcı veya kısa süreli çalışma grupları oluşturur.

Yürütme Kurulu Kongreyi toplar, önerilerin zamanını ve yerini ayarlar, ve içtüzüğü ve gündemi ortaya koyar.

Yürütme Kurulu Kongre tarafından oluşturulan eylem planıyla ve Başkanlar Konseyiyle uyumlu olacak şekilde özel siyasi konularda ve sorunlarda geçici çalışma grupları oluşturma konusunda yetkilendirilmiştir.

Başkanlık

Madde: 19

Başkan Kongre tarafından seçilir. AS Başkanlığı için aday Başkanlar Konseyi tarafından bir sonraki kongreye kadar sunulur. Adaylık rotasyon ilkesine uygun olmalıdır.

Başkanlar Konseyi önerisiyle Kongre cinsiyet kotası temelinde Başkan Yardımcısı seçer.

Madde: 20

Başkanlığın bir sonraki olağan kongreye kadar boş kalması durumunda, Yürütme Kurulu sonraki Kongreye kadar geçici bir başkan belirleyebilir.

Madde: 21

Başkan aşağıdaki görevleri Sekretarya yardımıyla yerine getirmek zorundadır:

Yürütme Kurulunun olağan işlerinin yürütülmesini ve toplantılarının hazırlanmasını sağlamak,

Tüm gözlemci partilerle yakın ilişkileri geliştirmek

AP’de ve diğer Avrupa/Uluslararası kurumlarda üyeleri olabilecek Sol partilerin bulunduğu Parlamenter Gruplarla bağlantıyı sağlamak,

AB kurulları, sendikalar, hükümet dışı örgütler ve kurumları da içeren örgüt temsilcileriyle kurulacak bağlantılarda AS’yi temsil etmek,

Başkan Yardımcısı, Başkana görevlerini yerine getirmesinde yardımcı olur.

Sekretarya

Madde: 22

Sekretarya AS organlarının kararlarını uygular. Başkan tarafından yönetilen yardımcı bir komitedir. Yürütme Kurulu kendi bileşimi ve işlevinden, finansmanı ve personeli içerecek şekilde sorumludur.

3.AS’nin finanse edilmesi

Madde: 23

AS kendisini üyelik aidatları, katkılar, kamu yardımlarıyla finanse eder.

Başkanlar Konseyi ve Yürütme Kurulu önerisiyle Kongre üyelik aidatlarını ve kamu yarımlarının kabul edilmesini kurala bağlayan mali tüzük kabul eder.Yürütme Kurulu bütçe yapar.

4.Genel Uyarılar

Madde: 24

Bu tüzüğün ve Manifesto’nun değiştirilmesi her üye partinin dikkatli bir şekilde tartışmasından sonra Kongre kararına bağlıdır.

AS’nin Dağılması

Madde: 25

AS’nin dağılması kongre kararı gerektirir. AS’nin her türlü mal varlığı gibi yükümlülükleride dağılma anında partilerin mali katkılarına göre bölünür.

Kuruluş Kongresinin Geçici Maddeleri

Madde: 26

Değiştirilmediği sürece kuruluş kongresinin kuralları AS’nin ilk olağan kongresine kadar geçerlidir. Bu süreç boyunca bütün partilerin belirlenen üyelik durumlarını yetkili kurulları tarafından kendi tüzüklerine göre onaylama fırsatı vardır.

Avrupa Sol Partisi Kuruluş Kongresi

Roma, 8-9 Mayıs, 2004